Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2021/5975 E. 2022/1641 K. 08.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5975
KARAR NO : 2022/1641
KARAR TARİHİ : 08.02.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı idare vekili ve davalı tarafından verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı idare vekilince ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki … ili,… ilçesi, … köyü, 685 ada, 6 parsel sayılı taşınmazın zeminine emsal karşılaştırması yapılarak, üzerindeki yapılara ise resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Ancak;
1) Kamulaştırma Kanunu’nun kıymet takdir esaslarını belirten 11.maddesinin 1.fıkrasının arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması ve dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan dava konusu taşınmaza göre yüzölçümü büyük bir taşınmazın emsal alınması doğru olmadığı gibi, emsal alınan … Mahallesi, 4490 ada, 13 parsel sayılı taşınmazın tapu ve satış akit tablosunun incelenmesinden, serbest satış olmadığı, belediyenin bir anonim şirkete satışı olup, bu satışın tarafları ve taşınmazların nitelikleri dikkate alındığında ticari amaçlı bir satış olduğu ve taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığı izlenimini uyandırdığı anlaşıldığından bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir.
Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,
2) Tespit edilen kamulaştırma bedeline 05.10.2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, faiz başlangıç tarihinin hatalı belirlenmesi
3) 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine 6459 sayılı Yasanın 6. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca, dava dört ay içerisinde sonuçlandırılamadığından faiz hükmü kurulduğu halde bankaya bloke edilen 432,68 TL faizin mükerrer ödemeye sebebiyet vereceği gözetilerek iadesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru olmadığı gibi,
4) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 gün ve 30791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğinden,
Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı idare vekilinin ve davalının temyiz isteminin kabulü ile HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine, temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 08/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.