YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5369
KARAR NO : 2021/9973
KARAR TARİHİ : 20.09.2021
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü;
– K A R A R –
Taraflar arasında görülen İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1186 Esas sayılı dosyasının yargılaması sırasında davalı vekilinin dosyasına sundukları 08/01/2020 tarihli dilekçe ile … isimli tanıklarına soru sorulmasına dair taleplerinin haksız ve taraflı bir şekilde reddedildiği, davacı tanıklarının mahkeme hakimi tarafından oldukça detaylı ve uzun bir süre dinlenmiş olmasına rağmen, davalı taraf tanıklarının hemen hemen hiç dinlenmediği, bir kısım beyanların inşaatla ilgisi olmadığı gerekçesi ile tutanağa dahi geçirilmeden tanıklarının dinlenilmesine son verildiği, özellikle tanık …’in “benim şantiyeye ilişkin herhangi bir görevim yoktu, sadece hafta sonları şantiye sahibi akrabam olduğu için şantiyeye uğramıştım, uğradığım dönemde gördüklerime ilişkin tanıklık yapabilirim” demiş olmasına rağmen, ifadesinde belirtmiş olduğu “gördüklerine ilişkin beyanları” dahi alınmadığı gibi, devamında daha da ilginç bir şekilde sanki bu tanığımızın “gördüklerine ilişkin beyanları” alınmış ve hakkıyla tanıklık yaptırılmış gibi mahkeme hakimi tarafından keşif tutanağına “Tanığa beyanı okunarak sebat edip etmediği hususu soruldu. Tanık: Beyanım aynen doğrudur dedi. Beyanı okudu, imzası alındı.” denilmek suretiyle tanığımızın gerektiği gibi ifadesi ve beyanları dahi alınmadan, tanıklık yapabileceğini beyan etmiş olduğu hususlar kendisine sorulmadan ifade alma işlemine son verildiğini, mahkeme hakimi tarafından yapılan işleme itirazlarının tanığın şantiyede çalışmaması ve görevinin bankacı olması sebebiyle sorulan hususların yazılı delile ispatının gerekmesi karşısında ilgili hususlarda beyanının alınmasına ilişkin taleplerinin reddedildiği, tanığın görgüsünün ve bilgisinin sorulması için mesleğinin mutlaka inşaatçılıkla ilgili olması ve bu inşaatta çalışan birisi olmasının gerekmediği, mahkeme hakiminin usul ve yasaya aykırı bir şekilde keyfi gerekçe ile tanığa soru yöneltilmesine müsaade edilmediği, tanığın bankacı olmasının bilgi ve görgüsünün sorulmasına engel değildir, tanıklarının mesleğinden ya da yaptığı işten sebep gerektiği şekilde dinlenilmemiş olması, bilgisine ve görgüsüne başvurulmamış olmasının mahkeme hakiminin tarafsızlığından şüpheyi gerektirir bir sebep olduğu, davacı tanıklarının beyanlarının keşif zaptına uzun uzun geçirildiği, taleplerinin yazılı delille ispatının gerektiğinin belirtilmiş olmasının hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektirir önemli bir sebep olduğu, yapılan haksız işlemler sonucu davalı müvekkilinin Anayasa ile güvence altına alınmış olan iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, müvekkil şirketin savunma hakkının kısıtlanmasına yol açacak şekilde yargılama işlemi yapılmış olması, davalı müvekkil şirketin telafisi mümkün olmayacak zararlara maruz kalmasına neden olacağını belirtilerek davalı müvekkili şirketin uğrayabileceği mağduriyetlerin önlenebilmesi amacıyla hakimin reddi istenilmiştir..
Reddi istenilen hakim, hakimin reddi sebeplerinin HMK’nın 36. maddesinde tahdidi olarak sayıldığı ve davalının bildirdiği red sebeplerinin sayılan bu sebeplere uymadığı yönünde görüş bildirmiştir.
Hakimin reddi talebini inceleyen merci tarafından ise hakimin reddi talebinin reddine, red talebinin kötü niyetle yapıldığını gösterir bir emare olmaması nedeniyle disiplin para cezasına hükmolunmasına yer olmadığına karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 07/09/2020 tarih, 2020/964 Esas, 2020/1504 Karar sayılı karar ile davalı vekilinin süresinde istinaf yoluna başvurmadığı gerekçesiyle istinaf başvuru talebinin süre yönünden reddine kesin olmak üzere karar verilmiş, bu kez davalı vekili tarafından karar temyiz edilmekle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 03/02/2021 tarihli karar ile anılan kararın kesin olarak verilmiş olduğu gerekçesiyle HMK’nın 43/2 ve 361. maddelerine göre temyiz talebinin reddine karar verilmiş, davalı vekili tarafından verilen bu karar temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 43/2. maddesinde “Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki merci kararlarına karşı tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir” hükmü düzenlenmiştir.
Ne varki; hakimin reddi kararına dair merci incelemesinde İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 07/02/2020 tarihli, 2020/42 D.İş kararı ile hakimin reddi talebinin reddine, red talebinin kötü niyetle yapıldığını gösterir bir emare olmaması nedeniyle disiplin para cezasına hükmolunmasına yer olmadığına, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiş, bu hüküm davalı vekiline 16/02/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği iki haftalık sürede 02/03/2020 tarihinde karar istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 07/09/2020 tarih, 2020/964 Esas, 2020/1504 Karar sayılı karar ile davalı vekilinin süresinde istinaf yoluna başvurmadığı gerekçesiyle istinaf başvuru talebinin süre yönünden reddine kesin olmak üzere karar verilmiş, Dairece verilen 07/09/2020 tarih, 2020/964 Esas, 2020/1504 Karar sayılı Karar sayılı ilam davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi tarafından temyiz başvurusu değerlendirilmiş ve anılan kararın kesin olarak verilmiş olduğu görülmekle HMK’nun 43/2 ve 361. maddelerine göre temyiz talebinin reddine dair hüküm kurulmuştur.
Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.
Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalı vekili, mahkemenin gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Hakim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK.m.76, 6100 sayılı HMK’nun 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabül edilmesi gerektiğinden, istinaf başvurusu süresinde kabul edilerek, hakimin reddi kararına ilişkin esas hakkında verilmesi gerekmektedir.
Tüm bu nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 03/02/2021 tarihli ek kararın kaldırılması ve yukarıda açıklanan tüm hususlar dikkate alındığında davalı vekilinin istinaf başvurusunun süresinde yapıldığı kabul edilerek ilgili Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın esası hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yazılı nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 03/02/2021 tarihli davalı vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararının KALDIRILMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 07/09/2020 tarih, 2020/964 Esas, 2020/1504 Karar sayılı hükmün açıklanan nedenlerle HMK’nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 20.09.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.