YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7920
KARAR NO : 2021/7089
KARAR TARİHİ : 18.05.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sahte vekaletname ile işlem yapılması nedeniyle; ikinci kez taşınmazın satın alınması üzerine uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, sahte vekaletname ile işlem yapılması nedeniyle; ikinci kez taşınmazın satın alınması üzerine uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamı gereğince Maliye Hazinesi davaya dahil edilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava dışı … isimli şahsın, dava konusu taşınmazların maliki olan … e ait kimlik bilgilerini elde ettikten sonra kendi resmini taşıyan tapu kayıt maliki adına düzenlenmiş nüfus cüzdanı aldığı ve dava konusu taşınmazın satışı için Av. … isimli şahsa Kartal …. Noterliğinde düzenlenen sahte vekaletnameyi verdiği, bu vekaletname ile taşınmazın uzun yıllardır mütehahitlik yapan davcıya tapuda satışının gerçekleşmesinden sonra, davacının taşınmaz üzerinde bina yaparak kat irtifakı tesisi edildiği, 5ve 6 olu bağımsız bölümlerin tapuda dava dışı …’a satıldığı, diğer bağımsız bölümleri satmak için tapuya gittiğinde tapudan tescilin yolsuz olduğunun bildirilmesi üzerine, kendisinden daire satın alan şahısların mağdur olmaması ve ticari itibarı zedelenmemesi için tapu kayıt maliki …’le irtibata geçerek, kendisine 220.000,00-TL ödeyip, 29.05.2012 tarihinde 02.05.2011 tarihli yolsuz tescile muvaffakat etmesi sağlandığı ve sahtecilik suçu nedeniyle Bakırköy 8. Ağır Ceza mahkemesinde açılan ve 2013/379 E – 2014/269 K. sayılı dosyada görülen davada davacının beratine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yine; davalı noter hakkında ceza davası açıldığı, açılan ceza davasında müşteki olarak yer aldığı, Noterler Birliğinden gelen yazı cevabında; noterlerin kimlik bilgisi sorgulanırken nufus cüzdanını hazırlayan ve onaylayan yetkililerin bilgilerinin gelmediği gibi işlem yaptıran kişinin fotoğraf bilgisinin sistem üzerinden görülemediği ve ceza dosyasında sahte nufüs cüzdanı aslının olmadığı ve tüm dosya içeriğinden noter kendisinden beklenen azami özeni gösterse dahi sahtecilik yapılacağı ve zararın oluşacağı anlaşıldığından, davalı noter hakkında davanın red edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
4721 sayılı TMK.nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ”Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumludur.” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdürü ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Dava konusu edilen olayda; tapudaki işlemin dayanağını oluşturan vekaletnamenin sahtecilik yolu ile elde edildiği ve tescilin de yolsuz olarak gerçekleştiği, dosya içeriğiyle sabittir. Davacının zararının kaynağı da başından beri birleşen tüm işlemlerle birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve davacının kasıtlı ya da kusurlu eylemleriyle bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belirleme bulunmadığı gibi, davacı hakkında sahtecilik suçu nedeniyle açılan davadan da beraat etmiştir.
Bu durumda; davacının sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın sonradan yolsuz tescil nedeniyle, taşınmazın satışına muvaffakat edilebilmesi için ikinci kez bedel ödeyerek uğradığı zarar, sahte vekaletname düzenlenmesi ile değil, bu sahte vekaletnamenin tapuda yapılan tescil işlemine dayanak olarak alınmasıyla ortaya çıktığı muhakkak olup, bu durumda, davacının zararı ile tapuda yapılan işlem arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemez. Yargıtay HGK’nın 2007/4-422-2007/536 sayılı kararı da benzer niteliktedir. Davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakta olup, dava konusu olayda, devletin sorumluluğuna ilişkin uygun illiyet bağı ve TMK.nun 1007. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilkelerine dayanak olarak zararın tazminine ilişkin koşullar oluştuğundan, işin esasına girilerek talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 18/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.