YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/11921
KARAR NO : 2021/7849
KARAR TARİHİ : 26.05.2021
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesinin kararına karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin 8. Hukuk Dairesinin istinaf istemlerinin esastan reddine dair kararı ile birlikte Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/406 E. – 2018/955 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurusunun Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince esastan reddine karar verilmiş olup; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Aşağıda açıklanan gerekçelerle Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin esastan ret kararı kaldırıldıktan sonra, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/406 Esas – 2018/955 sayılı kararının incelenmesinde;
Arsa niteliğindeki Bursa İli, Karacabey İlçesi, … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1-) Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesine göre arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerden ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değerinin tespitinde emsal olarak incelenen taşınmazın uzak bölgeden ve yüzölçümü itibariyle dava konusu taşınmaza göre çok küçük olması nedeniyle, bu emsali hükme esas alan rapor inandırıcı ve hüküm kurmaya elverişli değildir.
Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların re’sen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,
2-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 gün 30791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı da göz önüne alındığında davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Doğru olmadığı gibi;
3-Anayasa Mahkemesinin 27/11/2020 gün 31317 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 16/07/2020 tarih 2018/104 Esas, 2020/39 Karar sayılı kararı ile 7139 sayılı Kanunla Değişik Kamulaştırma Kanunun 10/8. fıkrasının dördüncü cümlesi; “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit edilen bedelden az olması durumunda hâkim tarafından tespit edilen bedel, fazla olması durumunda idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedel, peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, kalanı ise bedele ilişkin kararın kesinleşmesine kadar üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılmak ve kesinleşen karara göre hak sahibine verilmek üzere” bölümü ile yedinci cümlesinde yer alan “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedelden fazla olması halinde fazla olan tutarın bloke edildiğine” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ve iptal edildiği nazara alınarak hüküm kurulması gerektiğinden,
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/406 Esas – 2018/955 Karar sayılı hükmünün HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 26/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.