Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2020/10624 E. 2020/10464 K. 30.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/10624
KARAR NO : 2020/10464
KARAR TARİHİ : 30.11.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

İİK’nın 277. maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin olarak açılan davada … 13. Asliye Hukuk Mahkemesi ile … 4. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, İİK’nın 277. maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
… 13. Asliye Hukuk Mahkemesince, davalı olarak bulunan …’ın mernis adresinin 09/04/2012 tarihinden itibaren … Mah. …/… Sk. No:…/… İç Kapı No:… …/… olduğu, davalı olarak bulunan …’ın MERNİS adresinin 13/08/2018 tarihinden itibaren … Mah. … Sk. No:… Merkez/… ili olduğu, davalı …’ın yetki itirazında bulunduğu, bu nedenle davaya bakmakla yetkili mahkemenin … mahkemeleri olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
… 4. Asliye Hukuk Mahkemesince ise, tasarrufun iptali davalarına ilişkin olarak kanun özel bir yetki kuralı getirmemiş olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesi uyarınca bu davaların davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği, davanın ayni hakka ilişkin bir dava olmaması nedeniyle şahsi haktan kaynaklanan bu davalarda tasarrufa konu taşınmaz olsa bile taşınmazın bulunduğu yerde dava açılması mümkün olmadığı, başka bir anlatımla tasarrufun iptali davalarında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 12. maddesi hükmünün uygulanma imkanı bulunmadığı, diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 7. maddesi uyarınca birden fazla davalı aleyhine açılan davalarda, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılması mümkünse de tasarrufun iptali davalarında iptale konu edilen tasarrufun tarafları bu davalarda
zorunlu dava arkadaşı olarak davalı olduğundan davalıların yetki itirazlarını birlikte ileri sürmeleri, daha açık bir ifadeyle zorunlu dava arkadaşı olan davalıların tamamının yetki itirazının bulunmasının zorunlu olduğu, aksi halde yetki itirazı yapılmamış sayılacağı, davalılardan “…”ın 14/05/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu, ancak zorunlu dava arkadaşı olan diğer davalı …’ın yetki itirazında bulunmadığı, yani davalıların yetki itirazlarını birlikte ileri sürmediklerinden yetki itirazının yapılmamış sayılacağı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, iptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK’nın 6. maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Kanunun 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK’nın 12. maddesinin uygulanma imkanı yoktur. İİK’nın 282. maddesi gereğince davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz.
HMK’nın 6/1. maddesi uyarınca “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Bu yetki kuralı kesin olmadığından HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. Son olarak; “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127/1. maddesi ise “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir” şeklinde düzenleme getirmektedir.
Somut olayda; davalı …’ın cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu, diğer davalı …’ın ise davaya cevap vermediği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın davanın ilk açıldığı yer olan … 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nun 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince … 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 30/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.