Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2018/8828 E. 2018/22744 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/8828
KARAR NO : 2018/22744
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arazi niteliğindeki … ili, … ilçesi, … köyü, 1481 ve 1482 parsel sayılı taşınmazlara ekilebilir net ürün gelirine göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Ancak;
1)Mahkemece verilen ilk kararda hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmaza ikinci sınıf sulu tarım arazisi olarak ve 2015 yılı resmi verileri oluşmadığından 2014 yılı verilerinin kullanıldığı belirtilerek buğday-bostan münavebesi ile 13,78-TL/M2(çıplak m2) değer biçilmiş olup, iş bu karar Dairemizce taşınmazın niteliğinin araştırılması (sulu/kuru) ve davacı idarenin usuli kazanılmış hakkı gözetilerek dava tarihi olan 2015 yılı resmi verileri esas alınarak değer biçilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma sonrası yapılan keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas olan 26.02.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın ikinci sınıf kuru tarım arazisi vasfında olduğu ve 2015 yılı resmi verilerinin kullanıldığı belirtilerek aynı münavebe ile taşınmazın çıplak metrekaresine 13,84-TL değer biçilmiştir.
İlk karar sadece davacı idare vekilince temyiz edildiğinden mahkemece bozma öncesi hükme esas alınan 13,78-TL/M2 birim fiyatının davacı idare lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilmeden bozma sonrası taşınmazın metrekaresine 13,84-TL değer biçilerek hesaplama yapan bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda fazla bedele hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, değerlendirmede esas alınan münavebe ürünlerinin dekar başına verim miktarları Tarım ve … Bakanlığı İlçe Tarım
Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2015 yılı dekar başına üretim masrafı ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatı ise ilgili resmi kuruluşlardan getirtilip rapor denetlenmeden eksik inceleme ile karar verilmesi,
2)2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun “Giderlerin ödenmesi” başlıklı 29. maddesinde; 10 uncu madde uyarınca mahkeme heyetinin harcırahları, 15 inci madde uyarınca mahkemece oluşturulan bilirkişilerin ve keşifte dinlenilen muhtarın mahkemece takdir edilecek ücretleri ile tapu harçları ve bu Kanunun gerektirdiği diğer giderlerin kamulaştırmayı yapan davacı idarece ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu bu dava sebebiyle davacı idarenin sorumlu tutulacağı giderleri madde metninde açık bir şekilde göstermiş, ancak; vekil ile temsil edilen taraflar lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinden sorumluluğa ilişkin açık bir düzenleme getirilmemiştir. Maddede geçen “bu Kanunun gerektirdiği diğer giderler” ibaresinin yargılama giderlerinden olan vekalet ücretini de kapsadığının kabulü yasanın lafzına uygun düşmemektedir.
Hukuk yargılamalarında genel ilke, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi halinde yargılama sırasında yapılan giderlerin ve 6100 sayılı HMK’nun 323. maddesinde yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesidir. Ancak;
Özel bir kanun olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tesciline ilişkin davalar, hem tespit, hem de tescil davası niteliğinde olup bu davalarda esas amaç haklı veya haksız tarafı tespit etmekten ziyade kamulaştırma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karşılığının belirlenmesidir. Davanın her iki tarafı da kamulaştırmaya konu taşınmazın gerçek değerinin tespitini istemektedir. Bu bağlamda tarafların ve vekillerinin yargılamadaki faaliyetleri de gerçek kamulaştırma bedelinin belirlenmesine katkı sağlamaktan ibaret olup kendine özgü yapısı olan bu dava türünde haklı veya haksız çıkan taraf yoktur. Mahkemece, tespit edilen bedelin peşin ve nakit olarak mal sahibi adına bir bankaya yatırılması halinde taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin davalı tarafa ödenmesine karar verilir.
T.C. Anayasa Mahkemesinin 2014/7060 başvuru numaralı “….kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin” bireysel başvuru sonucu verilen 21/09/2016 tarihli kararında özetle; “başvurucunun vekili vasıtasıyla davaya katıldığı ve yargılama sürecine aktif olarak dahil olduğu, başvuruya konu kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası sonunda Mahkemenin yargılama giderlerini 2942 sayılı Kanun gereği davacı idareye yüklediği ancak başvurucu ve davacı idarenin vekille temsil edilmeleri, başvurucunun mahkemenin ödenmesine karar verdiğinden daha yüksek bir talepte bulunmuş olması ve idarenin talebe nazaran daha düşük bir bedel ödemesi sebepleriyle karşılıklı vekalet ücretine hükmettiği, bu durumda yargılama sürecinde başvurucu ile davacı idarenin karşılıklı olarak birbirlerine 1.320 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verildiği, hükmedilen vekalet ücretlerinin taraflar için oluşturulduğu, başvurucuya da aynı miktarda vekalet ücreti ödendiği göz önünde bulundurulduğunda başvurucu aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin somut olayda
başvurucunun mahkemeye erişimini engelleyecek nitelikte olmadığına ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
T.C. Anayasa Mahkemesinin 2015/18161 başvuru numaralı aynı konuya ilişkin bireysel başvuru sonucu verilen 20/09/2018 tarihli kararında da özetle; idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin amacının gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece kamu kaynaklarının etkili,verimli ve usul ekonomisine uygun bir şekilde kullanılmasının sağlanması olduğundan müdahalenin meşru bir amaca yönelik olduğu, hükmedilen tazminat bedeli ile vekalet ücretinin karşılaştırılmasında, başvurucular aleyhine hükmedilen maktu vekalet ücretinin ölçüsüz olmadığı bu nedenle mahkemeye erişim hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı, kendilerini vekil ile temsil ettiren her iki taraf yararına da maktu vekalet ücretine hükmedildiği, idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin belirtilen amacı yanında kamulaştırma öncesi satın alma usulünü teşvik etme yönündeki işlevi de dikkate alındığında ve hükmedilen kamulaştırma bedelinin miktarı ile karşılaştırıldığında başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği ve ölçülü olduğu, bu nedenle mahkemeye erişim hakkına yönelik açık bir ihlal bulunmadığından, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğundan kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Bu itibarla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili davalarının kendine özgü niteliği, bu davaların amacının haklı ve haksızı tespit etmek olmayıp kamulaştırma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karşılığının belirlenmesi olduğu, tarafların ve vekillerinin yargılamadaki faaliyetlerinin de gerçek kamulaştırma bedelinin belirlenmesine katkı sağlamak olduğu, bu kanundan kaynaklanan yargılama giderlerini davacı idareye yükleyen 2942 sayılı Kanununun 29. maddesinde yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine ilişkin açık bir düzenlemenin bulunmadığı, T.C. Anayasa Mahkemesinin bu davalarda idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin başvurucunun mahkemeye erişimini engelleyecek nitelikte olmadığına ilişkin kararları ve davalı lehine de aynı miktarda vekalet ücretine hükmedildiği gözetilerek, kamulaştırma bedelinin tespitine katılan ve vekil ile temsil edilen her iki taraf için de karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ayrı ayrı maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı idare lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi,
Doğru olmadığı gibi;
3)7139 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 10/8 fıkrası gereğince bankaya hak sahibi adına yatırılacak bedel bakımından; 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğinden,
Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı idare vekilinin temyiz isteminin kabulü ile BOZULMASINA, 29/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.