Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2018/13945 E. 2019/13012 K. 27.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13945
KARAR NO : 2019/13012
KARAR TARİHİ : 27.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki Kamulaştırma Kanunun 22. maddesi uyarınca tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacılar vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, Kamulaştırma Kanununun 22. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan incelemede; dava konusu taşınmaza ilişkin kamulaştırma işlemlerinin tamamlanıp 01.04.1986’da davalı idare adına tescil edildiği, daha sonra kendilerine tebligat yapılmadan üçüncü kişiye ihale ile satışı yapılarak üçüncü kişi adına tapuda tescil edildiği, bu nedenle uğranılan zararın tazmini istemi ile işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
4650 sayılı Yasa ile Değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun “Vazgeçme, İade ve Devir” kenar başlığını taşıyan ve 13.09. 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinde “Kamulaştırmanın kesinleşmesinden sonra, taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde, keyfiyet idarece mal sahibi veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurulur. Bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malı geri alabilir. İade işleminin kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra bir yıl içinde gerçekleşmesi halinde kamulaştırma bedelinin faizi alınmaz. Bu madde hükümlerine göre taşınmaz malı geri almayı kabul etmeyen mal sahibi veya mirasçılarının 23. maddeye göre geri alma hakları da düşer. Bu madde hükümleri, kamulaştırmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl geçmiş olması halinde uygulanmaz.” hükmü yer almakta olup, söz konusu maddede kamulaştırılan taşınmaza ihtiyacı kalmayan idarenin, kamulaştırmadan sonraki davranışları düzenlenmiştir.
11.06.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 14.05.2015 tarihli 2014/177E. 2015/49 sayılı kararı ile 6552 sayılı Yasanın 101. maddesi ile 2942 sayılı Kanuna eklenen geçici 9. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “22. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkra hükümleri ile” ifadesi iptal edilmiş, böylece 11.09.2014 tarihinden önce açılan ve halen kesinleşmeyen davada Kamulaştırma Kanununun 22/3 maddesi ile getirilen 5 yıllık süre şartının uygulanma imkanı kalmamıştır.
Somut olaydaki uyuşmazlık, kamulaştırılan taşınmazın, kamu hizmetlerine tahsis edilme lüzumunun ortadan kalkması üzerine üçüncü şahıslara satılması nedeniyle davacının uğradığı zararın tazminine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davalı idare, kamulaştırılan taşınmaz yönünden kamu yararı kararında belirtilen amacı gerçekleştirmediği gibi taşınmazı başka bir kamu yararı amacı doğrultusunda da kullanmayarak 3. kişiye ihale yoluyla satışını gerçekleştirmiştir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 22. maddesi uyarınca taşınmazın kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması halinde keyfiyetin idarece mal sahibine veya mirasçılarına 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre duyurulmasına ilişkin yükümlülüğü yerine getirmeden taşınmazı özel kişilere devrederek davacının mülkiyet hakkına kamulaştırmanın dayandığı kamu yararı amacı bulunmadan müdahale edilerek Anayasanın 35. maddesindeki güvencelere aykırı olarak mülkiyet hakkını ihlal etmiştir.
Bu itibarla; dava konusu taşınmazın kamulaştırma nedeniyle davacı idareye ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren; 3. kişilere devri sonucu alınan bedelin ise satış tarihinden başlamak üzere Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu ile dava tarihi esas alınmak suretiyle güncellenmesi için uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor alınarak bu iki bedel arasında davacı taraf aleyhine bir durum meydana gelmiş ise bu bedele hükmetmek, mal sahibi aleyhine bir fark oluşmadığı takdirde de davanın reddine karar vermek gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 27/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.