Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2018/12467 E. 2019/2675 K. 20.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/12467
KARAR NO : 2019/2675
KARAR TARİHİ : 20.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki borçlu olmadığının tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı/borçlu idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı/borçlu idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, davacı idare tarafından …… Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/131 Esas 2015/249 Karar sayılı dosyasında davalılara karşı kamulaştırma bedelinin tespiti davası açılıp davanın kabul ile sonuçlandığı, tespit edilen bedelin ziraat bankasına davalılar adına depo edildiği, davalılar tarafından ise bu dosyada yatırılan bedel için …… İcra Müdürlüğü’nün 2015/1525 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, açılan takibe davacı idarece itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu olmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmıştır. Bu davada amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle, hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığını icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararın bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitinin mahkemeden istemesi mümkündür. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.01.2012 tarih, 2011/19-622 Esas – 2012/9 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı/borçlu idare tarafından borçlu olmadığının tespiti davası açıldığı, hal böyle olunca, mahkemece taraflar arasında davacı idarece bedel tespit tescil davasında depo edilen bedeller, irdelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davacı/borçlu idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının ……ye irad kaydedilmesine, 20/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.