YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1699
KARAR NO : 2015/6756
KARAR TARİHİ : 02.04.2015
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2012
NUMARASI : 2012/396-2012/410
Taraflar arasındaki borçlu olmadığının tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı borçlu idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı/borçlu idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, davalı tarafça Kartal 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/116 Esas sayılı dosyası ile davacı Belediye aleyhine ipotek bedelinin arttırılması davası açıldığı, yargılama devam ederken davacı tarafça 28.04.2010 tarihli dilekçe ile sulh anlaşması önerildiği ve anlaşma uyarınca kendilerine 939.873,00 TL ödenmesi halinde, Sancaktepe Belediyesi’ni gayri kabili rücu ibra ettiklerini ve tüm alacaklarından feragat edeceklerinin bildirildiği, S.. B..’nın 11.06.2010 tarih 337 sayılı Meclis kararı ile davacı tarafın sulh teklifinin kabul edildiği ve protokolde belirtilen miktarın 08.12.2010 tarihinde ödendiği, ancak davalı tarafça yargılamaya devam edildiği ve bozmaya uyularak 939.327,00 TL bedele hükmolunduğu, yargılama devam ederken davalı tarafın ilk mahkeme ilamını Üsküdar 6.İcra Müdürlüğü’nün 2011/23313 Esas sayılı dosyası ile icra takibine koyduğu, takip talebinde protokolle ödenen miktarın mahsup edildiği ve dosyanın 03.01.2013 tarihinde infaz nedeniyle icra dosyasının işlemden kaldırıldığı, yine dava dosyasında bozma sonrasında İstanbul Anadolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/288 Esas – 2014/30821 sayılı dosyası ile imar uygulaması nedeniyle bedel artırım davasının konusu kalmaması nedeniyle bu konuda karar verimesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu olmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmıştır. Bu davada amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle, hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığını icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen, borçlunun alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararın bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitinin mahkemeden istemesi mümkündür. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.01.2012 tarih, 2011/19-622 Esas – 2012/9 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davacı-borçlu idare tarafından borçlu olmadığının tespiti davası açıldığı, davacı-borçlunun taşınmazları üzerine haciz konulduğu ve satış kararı alındığı, Üsküdar 6.İcra Dairesi’nin 2011/23313 Esas sayılı icra dosyasına sunulan teminat mektubu üzerine satışın durdurulduğu; davacı – borçlu tarafından açılan işbu davanın tensibi sırasında alacak miktarının %15 teminatı ile birlikte mahkeme veznesine yatırıldığında icra dosyasında yatırılan paranın İİK’nun 72/3 maddesi gereğince, dava sonuna kadar alacaklı tarafa ödenmemesine, 09.11.2012 tarihinde karar verildiği, ne var ki mahkemece dava reddedilince 28.12.2012 tarihinde tedbirin kaldırılmasına teminatın paraya çevrilmesine karar verildiği, İcra Müdürlüğü’nce 03.01.2013 günlü reddiyatla bu paranın alacaklıya ödendiği ve 03.01.2013 tarihinde icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı görülmektedir.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun 72/6 maddesi uyarınca yargılama sırasında borç ödendiğinden, açılan menfi tespit davası istirdat davasına dönüşür.
Hal böyle olunca, mahkemece taraflar arasında düzenlenen sulh protokolü uyarınca yapılan ödemeler de gözönünde bulundurularak, tarafların alacak ve borç ilişkisi irdelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir.
Davacı/borçlu idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.