Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2015/15767 E. 2015/22637 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15767
KARAR NO : 2015/22637
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2014
NUMARASI : 2013/82-2014/159

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacılar ile asli müdahil vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar ve asli müdahil vekillerince temyiz edilmiştir.
Yapılan incelemede, 1952 yılında yapılan kadastro tespit çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait hem şahıslar hem de Silahtar Abdullahağa Vakfına ait mükerrer tapu kayıtları bulunduğundan malik hanesi boş bırakılmak suretiyle Kadastro Komisyonuna tevdi edilmiş, Kadastro Komisyonunun 18.09.1958 günlü kararı ile “dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu parsellerin mülkiyet ihtilafının hükmen hal oluncaya kadar malik hanesinin açık bırakılmasına” karar verilmiş, mülkiyet ihtilafıyla ilgili dava devam ederken Milli Savunma Bakanlığı tarafından hasımsız olarak açılan dava sonucunda Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.06.1963 tarih 152/484 sayılı kararı ile taşınmazın 221 sayılı Yasanın 1 ve 7. maddeleri uyarınca Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine 21.12.1963 tarihinde Maliye Hazinesi adına tapuya tescil edilmiştir. Mülkiyet ihtilafıyla ilgili kadastro mahkemesi sıfatıyla Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1980/199 Esas sayılı dosyasında 23.12.1987 ve 06.06.1988 günlü celselerinde “dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu parsellere ilişkin tarafların karşılıklı olarak itizarlarından sarfı nazar etmeleri sonucu ara kararı ile bu parsellerle ilgili çekişme ortadan kalktığından parsellerin 26.09.1958 tarihli Kadastro Komisyonu Kararları doğrultusunda tespit gibi
tesciline” karar verildiği, bu kararın 06.07.1988 günlü müzekkere ile Eyüp Tapu Müdürlüğüne bildirildiği, ardından Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü tarafından Eyüp Tapu Müdürlüğüne gönderilen 06.09.1988 günlü yazıda, “dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu parsellerin bir bütün olarak posta mütalaası ve komisyon kararı doğrultusundaki tapu kaydı, malikleri ve hisseleri oranında (komisyon ve mahkeme kararı) deyimiyle tescillerinin uygun görüldüğünün” bildirildiği, ancak dava konusu taşınmaz hükmen Hazine adına tescil edildiğinden bu yazılarla ilgili herhangi bir işlem yapılamadığı anlaşılmıştır.
Dava, 221 sayılı Yasa uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilerek reddedilmiş ise de; dava konusu taşınmazın mülkiyet ihtilafı Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1980/199 Esas sayılı dosyasında verilen ara kararı uyarınca “26.09.1958 tarihli Kadastro Komisyonu Kararları doğrultusunda tespit gibi tesciline” karar verilmek suretiyle 1988 yılında giderildiğinden ve bu taşınmazla ilgili olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. Maddesine göre 10 yıl içerisinde Hazine tarafından bir dava açılmadığından 221 sayılı Yasanın uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Buna karşılık, daha önce dava konusu taşınmaz Eyüp 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.06.1963 tarih 152/484 sayılı kararı ile Hazine adına tescil edilmekle birlikte, aynı yerin Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1980/199 Esas sayılı dosyasında verilen ara karar ile 26.09.1958 tarihli Kadastro Komisyonu Kararında belirtilen paydaşlar adına tescili yönünde verilen kararla oluşan mülkiyet durumu karşısında aynı yere ilişkin çifte mülkiyet durumu ortaya çıktığından öncelikle bu hususun çözümlenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının açılabilmesi için, mülkiyet ihtilafı çözülerek davacının taşınmaza tapu kaydı ile malik olması veya mülkiyet hakkını elde ettiğini kesinleşmiş mahkeme kararı ile kanıtlaması gerekirken, malik sıfatı taşımadan açılan davanın bu gerekçeyle reddi yerine, yazılı gerekçelerle reddi sonucu itibariyle doğrudur.
Davacılar ve Asli müdahil vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından hükmün ONANMASINA, temyiz edenlerden peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 01/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.