Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2014/15725 E. 2014/28529 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15725
KARAR NO : 2014/28529
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

MAHKEMESİ : Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2013/441-2013/84

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, kesin hüküm bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın göl mutlak koruma alanında kaldığı ve davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır. Zira davacı tarafça fiilen el atıldığı yönünde bir iddiada da bulunulmamaktadır.
11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. Maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden bahisle reddi yerine, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi sonuç itibariyle doğrudur.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 04.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.