YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15635
KARAR NO : 2015/236
KARAR TARİHİ : 20.01.2015
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2014
NUMARASI : 2011/592-2014/68
Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007.maddesi uyarınca tazmini davasının kısmen kabulüne dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, duruşma için belirlenen 20.01.2015 günü temyiz eden davalı idare vekili ile ihbar olunan vekilinin yüzlerine karşı; usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediklerinden diğer tarafların yokluklarında duruşmaya başlanarak davalı idare ve ihbar olunan H.. Y.. vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
– K A R A R –
Dava, tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.nun 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare ve davanın ihbar olunduğu H.. Y.. vekillerince temyiz edilmiştir
İhbar olunan H.. Y..’in taraf sıfatı bulunmadığından temyiz itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı idare vekilinin temyizine gelince;
Dosya da bulunan kanıt ve belgelere göre; İçerenköy, Kayışdağı mevkiinde bulunan 919 ada, 361 parsel sayılı taşınmaz Zehra adına kayıtlı iken, adı geçen malikin borçlu, Mustafa da alacaklı olarak gösterildiği sahte senetler nedeniyle düzenlenen sahte vekaletname ile malik aleyhine icra takibine gidildiği ve kesinleşen takip sonucu yapılan cebri icra satışı ile taşınmazın davacıya devredilerek adına tescil edildiği, bu durumu öğrenen malik Zehra Mustafa ve davacı aleyhine menfi tespit ile tapu iptali ve tescil davası açtığı, Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/634 esas – 2009/546 karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda,Mustafa adına başka bir şahsın hem sahte vekaletname hem de sahte senet düzenlemek suretiyle icra takibine başvurduğu anlaşıldığından davacı adına olan tapu kaydının iptali ile gerçek malik adına tapuya tesciline karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 28.10.2010 tarihinde kesinleştiği, ayrıca Mustafa Vehbi Dursun hakkında açılan ceza davası nedeniyle Kadıköy 1. Ağır ceza Mahkemesinin 2001/174 esas-2004/456 sayılı kararı ile sanığın beraatine hükmedildiği, bunun da Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK.nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ”Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Bunun yanı sıra, her ne kadar davacı noterde düzenlenen sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle zarara uğramışsa da, kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesinde düzenlenen sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1-TMK.nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, A.. B..’nın davalı sıfatı yoktur.
Bu durumda, davacıya Hazine’yi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu karar verilmesi,
2- Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.
Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2011 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taşınmaza, genel deyimlerle ve piyasa rayicinden söz ederek değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı idareden peşin olanan temyiz harcının istenilidğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, ihbar olunanın temyiz harcının iadesine, temyiz eden davalı idare yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.100,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 20.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.