Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2014/11202 E. 2014/23960 K. 27.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11202
KARAR NO : 2014/23960
KARAR TARİHİ : 27.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2013/312-2013/638

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan alacağa ilişkin ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın usulden reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan alacağa ilişkin ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemidir.
Mahkemece hukuki el atmaya dayalı taşınmaz değerinin idari yargıda tespitinden sonra icra takibine konu edilebileceği, idari yargı kararı ile değer tespiti yapılmadan, icra takibi yapılmasının usulen mümkün olmadığı, yasaya aykırı olarak yapılan icra takibine yapılan itirazın yerinde olduğu aynı zamanda bu itirazın mahkemece incelenmesinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki; İİK.’nun 42 maddesi hükmüne göre hiçbir ayrım yapılmadan bütün para alacakları için ilamsız icra takibi yapılması mümkündür. Takibe konu alacak, ister hukuki el atmaya dayalı olsun isterse fiili el atmaya dayalı olsun, ya da davacının elinde bu yönde bir tespit kararı olsun ya da olmasın ilamsız icra yolu ile takip yapılmasına engel olarak bir kanun hükmü mevcut değildir. Zira alacaklı, takip talebinde muayyen bir para alacağı talebinde bulunduğu zaman, icra müdürü bu alacağın doğmuş bir alacak olup olmadığını araştırmaya girmeden ödeme emrini tanzim cihetine gider. Bundan sonra ödeme emrine itiraz edilip edilmemesine göre hukuki süreç başlar. Borçlu ödeme emrine itiraz ettiğinde, alacaklı İİK’nun 68. maddesinde yazılı belgelere dayanmıyorsa, anılan yasanın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası açabilir. Hatta alacağı anılan maddedeki belgelere dayalı olan alacaklının dahi İİK.’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptalini mahkemeden dava yoluyla istemesi mümkündür.
Bu kapsamda;2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir”hükmüne yer verildiğinden itirazın iptali davaları açıkça adli yargının görev alanı içine girmektedir.
Ne var ki; 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi uyarınca Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir.
Somut olayda; dava konusu taşınmazlar, imar planında rekreasyon alanı olarak ayrılmış ise de; dosya içindeki delil ve belgelere ve özellikle davacı vekilinin yazılı beyanına göre taşınmazlara davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar; itirazın iptali davasının görülme yeri adli yargı ise de, hukuki el atmaya ilişkin uyuşmazlığın esasının idari yargıda çözümlenmesinin yasal zorunluluk olduğu ve oradan alınacak ilamla alacaklının alacağına öncelikle kavuşabileceği hususları gözetildiğinde davacının, itirazın iptali davasını açmakta “hukuki yararı” nın bulunmadığı bu hususun dava şartı (HMK’114/h md.) olup mahkemece resen gözetilmesi (HMK’115/1 md.) gerektiği dikkate alınarak dava şartı (hukuki yarar) yokluğu nedeniyle davanın reddedilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle usul yönünden davanın reddine karar verilmiş olması sonucu itibariyle doğru görülmüştür.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.