YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/2206
KARAR NO : 2023/7298
KARAR TARİHİ : 12.06.2023
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2014/179 Esas, 2015/280 Karar
SUÇLAR : Zimmet, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi uyarınca temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereğince temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının, 18.07.2014 tarihli ve 2014/28605 Soruşturma, 2014/9883 Esas, 2014/796 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 59 uncu maddesi uyarınca son soruşturmanın açılması kararı verilmesi talep edilmiştir.
Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 18.08.2014 tarihli ve 2014/279 Esas, 2014/240 sayılı Kararı ile sanığın zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 247 nci maddesinin birinci fıkrası, 210 uncu maddesinin birinci fıkrası delaletiyle 204 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddeleri uyarınca yargılanması için son soruşturmanın … Ağır Ceza Mahkemesinde açılıp yapılmasına karar verilmiştir.
… Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.11.2015 tarihli ve 2014/179 Esas, 2015/280 sayılı Kararı ile sanığın zimmet suçundan 5237 sayılı Kanun’un 247 nci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Kanun’un 210 uncu maddesinin birinci fıkrası delaletiyle 204 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi gereği 2 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 53 üncü maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmolunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Savunmasının alınmadığına, SEGBİS üzerinden yapılan duruşmada savunmanın daha sonra esas mahkemesinde yapılacağının bildirilmesine rağmen mahkemenin bu beyanı savunma olarak kabul ederek tekrar savunma almadan mahkumiyet kararı verdiğine, zorunlu müdafii atanmadığına, hükümle birlikte verilen yakalama kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Suç tarihinde Mersin Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın, alacaklı olan katılanın vekili sıfatıyla yürüttüğü icra takibi sırasında, alacağın tamamını 22.000 TL olarak tahsil etmesine rağmen müvekkiline vermeyerek uhdesinde tuttuğu ve bu alacak yerine gerçeğe aykırı olarak düzenlenen 25.04.2012 keşide tarihli ve 29.000 Türk lirası bedelli çeki cirolayarak katılana verdiği kabul edilerek zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Sanığın, hakkında çıkarılan yakalama emrine istinaden 07.06.2015 tarihinde yakalanması üzerine Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile hazır edildiği, savunmasında tanıklarının olduğunu, tanıkları da hazır edip mahkemede bizzat savunma yapmak istediğini, tarafına uygun bir süre verilmesini talep ettiği, mahkemece sanığın talebinin kabulüne karar verilerek, bir sonraki celseye kadar süre verildiği ancak sonraki celselerde de savunmasının alınmadığı ayrıca sanığın 11.06.2015 tarihli mazeret dilekçesi ile 11.06.2015 tarihli celse için hastanede yatması nedeniyle duruşmaya katılamayacağını ve duruşma gününün başka bir güne ertelenmesini talep ettiği, mahkemece mazeretin kabulüne karar verildiği, yeni duruşma gününü bildirir tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle muhatabın bilinen en son adresine çıkarılması, iade edilmesi durumunda tebligatın MERNİS adresine yapılması gerektiği gözetilmeden, 07.06.2015 tarihli duruşmada bildirdiği bilinen en son adresine tebligat yapılmaksızın doğrudan MERNİS adresine 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre tebliğ edildiği ve tebligatın hukuken geçersiz olduğu anlaşılmakla, yeni duruşma
gününden haberdar edilmeksizin ve sanığın savunması alınmaksızın yargılamaya devam edilip hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 17.06.2021 tarihli ve 2021/5-43 Esas, 2021/287 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; sanık ile katılan arasındaki vekalet ilişkisinde kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, söz konusu paraların teslim edilmesinin sanığın avukat olmasının doğal sonucu değil katılan tarafından şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisi kapsamında gerçekleştirildiği ve buna bağlı olarak da aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı gözetildiğinde, sanığın alacaklı olan katılanın vekili sıfatıyla yürüttüğü icra takibi sırasında alacağın tamamını 22.000 TL olarak tahsil etmesine rağmen müvekkiline vermeyerek uhdesinde tutması şeklindeki eyleminin sübutu halinde 5237 sayılı Kanun’un 155 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve 24.10.2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26 ncı maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının ”Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 254 üncü maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253 üncü maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın zimmet suçu yönünden hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle başkaca yönleri incelenmeyen … Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.11.2015 tarihli ve 2014/179 Esas, 2015/280 sayılı Kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2023 tarihinde karar verildi.