Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2021/8146 E. 2022/8269 K. 30.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8146
KARAR NO : 2022/8269
KARAR TARİHİ : 30.06.2022

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İcrai davranışla görevi kötüye kullanma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği
HÜKÜM : Sanıklardan … ve … hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan beraat, … hakkında aynı suçtan mahkumiyet, … ve … hakkındaki kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği isnatlarının icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet.

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklardan … ve … hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz talebi bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede;
Sanıklardan … hakkında iddianamede yer verilen 1 numaralı, … hakkında ise 2 numaralı olaylar ile ilgili olarak görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davalarına ilişkin hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, bu hususlarda mahallinde her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
Dosya kapsamından; sanıklardan …, …, … ve … hakkında 19/07/2014 tarihli ve 2014/4714 sayılı karar ile görevi kötüye kullanma, …, … ve … hakkında aynı tarihli ve 2014/4715 sayılı karar ile görevi kötüye kullanma ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi sonrasında, kamu davasına dayanak teşkil eden 26/11/2015 tarihli ve 2015/342 sayılı iddianamenin düzenlendiği, 01/12/2015 tarihli ve 2015/193 iddianame değerlendirme numaralı karar ile yeni delilin ne olduğunun açıklanmadığı, dayanak belgelerin fotokopi olduğu, sahteciliğe konu belge aslının temin edilerek dosya içerisine alınmadığı, alt olayların dayanak belgelerinin dosya içerisine konulmadığı gerekçesiyle bahse konu iddianamenin iadesine karar verildiği, Cumhuriyet savcısının 02/12/2015 tarihli itirazı üzerine Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/1028 Değişik iş sayılı Kararı ile disiplin soruşturmasının ve bu kapsamda alınan tanık beyanlarının yeni delil niteliğinde olduğu, diğer iade nedenlerinin mahkemece ikmal edilebilir nitelikte olup iade sebebi olamayacağı gerekçesiyle iddianamenin iadesi kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nin 172/1. madde ve fıkrasına göre; “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir”. Söz konusu düzenleme uyarınca Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilmesi için iki temel neden öngörülmüştür; “yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi” veya “kovuşturma olanağının bulunmaması”. Buna göre, soruşturma evresi sonunda suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak kadar delil elde edilememesi veya kovuşturma şartlarının gerçekleşmemesi gibi kovuşturma olanağı bulunmayan hallerde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.
19/07/2014 tarihli ve 2014/4714 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın “adı geçen şüpheli emniyet görevlilerinin Cumhuriyet savcısının talimatı aksine işlem yaptıkları yani adli görevlerini kötüye kullanıp kamunun zararına, kişilerin mağduriyetine ya da haksız menfaat temin ettiklerine dair herhangi bir delil, emare ve şüphenin elde edilemediği şüpheli emniyet görevlilerince yapılan işlemlerin rutin soruşturma işlemleri olduğu anlaşıldığından”, 19/07/2014 tarihli ve 2014/4715 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ise “olayda atılı suçun unsurlarının ve suç kastının oluşmadığından” bahisle verildiği görülmektedir.
Karar tarihlerinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nin 172. maddesinin 2. fıkrasına göre; “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz”. İlgili maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere maddenin ikinci fıkrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının, aynı eylem ve aynı kişi hakkında açılabilmesi yeni delil, iz, eser ve emarenin meydana çıkmasına veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmasına bağlanmıştır. Böylece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların zamanaşımı süresince şüphelinin başında, tabir yerinde ise Demoklesin Kılıcı gibi durması ve onun özgürlükler bakımından bir tehdit oluşturması önlenmek istenmektedir.
Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 23/06/2015 tarihli ve 2013/7-700 Esas, 2015/241 ile 06/10/2020 tarihli ve 2016/3-984 Esas, 2020/400 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere 5271 sayılı CMK’nin 172/2. maddesinde yer alan “yeni delil” kavramı; kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan önce mevcut olan ancak ele geçirilemeyen veya dosyada bulunup da Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyen ve değerlendirilmeyen delil olarak anlaşılmalıdır. Yeni bir soruşturmanın başlatılabilmesi için delilin yeni olmasının yanında, tek başına veya diğer delillerle birlikte bir suçun işlendiğini kuvvetle ispatlama gücüne sahip olması gerekir. Dava açmaya yetecek kadar güçlü elverişlilikte veya kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırıcı ve ayrıca davanın da açılmasını sağlayacak kuvvette, suç şüphesini kuvvetlendirici nitelikte bulunması gerekir. Bu nitelikte yeni bir delil ortaya çıktığında, Cumhuriyet savcısı işe tekrar el atarak, iddianame düzenleyebilecek, kabulü halinde kamu davası açılmış olacaktır.
01/12/2015 tarihli ve 2015/193 iddianame değerlendirme sayılı iddianamenin iadesine ilişkin kararın kaldırılmasına ilişkin Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/12/2015 tarihli ve 2015/1028 Değişik iş sayılı Kararında sanıklar hakkında yapılan disiplin soruşturmasının ve bu kapsamda alınan tanık beyanlarının, hükmün gerekçe kısmında ise ihbar ve gazete haberlerinin yeni delil niteliğinde olduğu belirtilmekle birlikte kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarda teftiş raporunun değerlendirildiği, ihbar ve gazete haberlerinde de yeni bir delile yer verilmediği anlaşılmakla, kovuşturma olanağının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerekirken kamu davası açılmasında ve yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Diğer yandan, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nin 173/1. madde ve fıkrasında suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itiraz edebileceği hüküm altına alınmış olup, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 14/02/2017 tarihli, 2015/5-95, 2017/71 sayılı ve benzer Kararlarında da belirtildiği üzere “suçtan zarar görme” kavramının “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılması gerektiği, dolaylı veya muhtemel zararların davaya katılma hakkı vermeyeceği, bu itibarla sanıklara yüklenen suçlardan doğrudan zarar görmeyen İçişleri Bakanlığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara itiraz hakkı bulunmadığından 19/07/2014 tarihli ve 2014/4714 ve 2014/4715 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların kesinleşmediğinden söz edilemeyecektir.
Belirtilen gerekçelerle kovuşturma şartının gerçekleşmediği ve kamu davalarının 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddesi uyarınca ayrı ayrı düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,
Sanık …’ın soyadının nüfus kaydına aykırı şekilde hüküm fıkrasında “…” olarak gösterilmesi suretiyle CMK’nin 232/2-b maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, O yer Cumhuriyet savcısının ve sanıklar …, … ve … müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 30/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.