Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2021/7763 E. 2023/9744 K. 10.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7763
KARAR NO : 2023/9744
KARAR TARİHİ : 10.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/528 E., 2016/497 K.
SUÇ : 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na (5464 sayılı Kanun) muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereğince temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. … Cumhuriyet Başsavcılığının, 29.04.2014 tarihli ve 2014/1144 Soruşturma, 2014/1595 Esas, 2014/682 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suçundan 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması ve hak yoksunlukları uygulanması talebiyle kamu davası açılmıştır.
2. … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.05.2016 tarihli ve 2013/575 Esas, 2016/333 sayılı Kararı ile sanık hakkında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suçundan, 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi gereğince verilen 2 yıl hapis ve 5 tam gün karşılığı adli para cezasına ilişkin hükmün 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
3. Sanık müdafiinin itirazı üzerine bu kararın … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 23.06.2016 tarihli ve 2016/577 Değişik iş sayılı Kararı ile kaldırılmasına hükmedilmiştir.
4. … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.07.2016 tarihli ve 2016/528 Esas, 2016/497 sayılı Kararı ile sanık hakkında zincirleme biçimde gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suçundan, 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi, 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin birinci fıkrası, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 6 tam gün karşılığı 300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii, sanık hakkında ilk olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara aleyhe itiraz olmadığı ancak yeni verilen hükmün önceki hükme göre daha ağır nitelikte olması nedeniyle aleyhe değerlendirilmemesi gerektiği ve resen gözetilecek sebeplerle kararı temyiz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın suç tarihinde vergi mükellefi olarak ticaretle uğraştığı, hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarına göre tefecilik yaptığının tespit edildiği, bunun sonucu olarak da aynı zamanda 5464 sayılı Yasa’nın 36 ncı maddesine aykırı olarak gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlediği tespit edildiğinden hakkında iddianame düzenlenmiş, mahkemece atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.06.2023 tarihli ve 2019/14-148 Esas, 2023/361 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “Cezanın aleyhe değiştirilmemesi ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilmez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmayıp istisnai bir nitelik taşıması, 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrasının yanı sıra 5271 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinin beşinci fıkrasında temyiz, 283 üncü maddesinde istinaf, 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yargılamanın yenilenmesi ve 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendinde ise kanun yararına bozma yolları yönünden söz konusu ilkenin ne şekilde uygulanacağı ayrıca ve açıkça düzenlendiği halde itiraz yoluna ilişkin 5271 sayılı Kanun’un 267 ilâ 271 inci maddeleri arasında böyle bir düzenlemeye yer verilmemesinin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olması, öte yandan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, ortada davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için kararda lehe ve aleyhe sonuçtan söz edilememesi, aynı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrasında belirtildiği üzere hukuken sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında sanık hakkında hükmedilen bir cezadan bahsedilemeyeceğinden cezanın aleyhe değiştirilmesi ilkesinin uygulanma olanağının bulunmaması, ceza muhakemesi hukukunda kıyas yapılması mümkün olmakla birlikte istisnai normların kıyas yoluyla genişletilememesi karşısında; cezayı aleyhe değiştirme yasağı kuralının itiraz yolunda uygulama olanağının bulunmadığının kabulü…” karşısında sanık müdafiinin bu husustaki temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.05.2022 tarihli, 2021/8-239 Esas, 2022/325 Karar sayılı ilamında da belirtildiği şekilde, kazanç sağlamak için ödünç para veren faillerin bu alacaklarını teminat altına almaları amacıyla suçtan zarar gören kişilerin kredi kartlarından herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası olmaksızın çekim yapmalarının uygulamada sıklıkla rastlanılan bir yöntem olduğu, diğer bir ifade ile ödünç verilen paraya ilişkin alacağın garanti altına alınmasında kredi kartlarının sağladığı kolaylığın tefecilik suçunun işlenmesine neden olan temel etkenlerden biri olduğu, bu anlamda bahse konu eylemlerin her biri ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de başlangıçtan itibaren kazanç sağlamak amacıyla hareket eden failin bu amacına ulaşmak için gerçekleştirdiği eylemler arasında sıkı bir ilişki bulunduğu, bu nedenle de tüm bu hareketlerin hukuki anlamda tek fiil olarak kabul edilmesi gerektiği, yine görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiğine yönelik ilkelerden biri olan “özel normun önceliği” ilkesinde özel normun genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmesinin gerektiği, 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinde “Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar..” şeklinde hüküm altına alınan “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun ise 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinde “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi” şeklinde düzenlenen “Tefecilik” suçunun tüm unsurlarını ihtiva ettiğinden bahsedilemeyeceğinden her iki norm arasında özel-genel norm ilişkisinin bulunmadığı, ayrıca 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14 üncü maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “beş yıla kadar hapis ve” ibaresi “altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden” şeklinde değiştirilmiş olup “Tefecilik” suçunun cezasının ağırlaştırıldığı dikkate alındığında, “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun özel norm niteliğinde olduğunun kabulü hâlinde bu tarihten sonra işlenen suçlar bakımından alacağını teminat altına almak için suçtan zarar görenin kredi kartından herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası olmaksızın çekim yapan fail hakkında özel norm niteliğinde olduğundan bahisle daha az ceza öngören “Sahte belge düzenlenmesi” suçundan ceza verilmesi, kazanç sağlamak için başkasına ödünç para vermesine karşın alacağını teminat altına almaya yönelik eylemde bulunmayan fail hakkında ise daha fazla ceza içeren “Tefecilik” suçundan hüküm kurulması gerektiği, bu durumun da adil bir ceza uygulaması olarak kabul edilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde; 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Tefecilik” suçunun 5464 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında hüküm altına alınan “Sahte belge düzenlenmesi” suçunu bünyesine aldığı ve bu suçu tükettiği, diğer bir anlatımla “Sahte belge düzenlenmesi” suçunun “Tefecilik” suçunun unsuru olduğu ve sanığın eyleminin bir bütün hâlinde 5237 sayılı Kanun’un 241 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Tefecilik” suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın hukuki anlamda tek fiil sayılan eylemlerinin sadece tefecilik suçunu oluşturduğu, gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme suçunun tefecilik suçu içinde eridiği, bu itibarla; sanık hakkında tefecilik suçundan … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.05.2016 tarihli ve 2013/575 Esas, 2016/333 sayılı Kararı ile verilen mahkumiyet hükmünün Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 18.05.2021 tarihli ve 2020/8729 Esas, 2021/2320 sayılı Kararı ile bozulması sonrası … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 2022/818 Esas sırasına kayıtlı olarak derdest olduğu tespit edildiğinden, mümkün ise her iki davanın birleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde 2022/818 Esas sayılı dosyanın getirtilerek incelenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken ayrıca 5464 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 14.07.2016 tarihli ve 2016/528 Esas, 2016/497 sayılı Kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden ve dikkate alınan diğer nedenlerle sair yönleri incelenmeyen hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesinin birinci fıkrası ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
10.10.2023 tarihinde karar verildi.