YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7397
KARAR NO : 2023/3262
KARAR TARİHİ : 23.03.2023
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : İcrai davranışla görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereğince temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. … Cumhuriyet Başsavcılığının, 27.03.2015 tarihli ve 2014/7845 Soruşturma, 2015/961 Esas, 2015/902 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 257 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması, aynı Kanun’un 53 üncü maddesi gereğince hak yoksunluklarına karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıştır.
2. … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 15.03.2016 tarihli ve 2015/171 Esas, 2016/257 sayılı Kararı ile sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesi ve 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca erteli 10 ay hapis cezasına hükmedilmiş ve aynı Kanun’un 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 2 yıl denetim süresi belirlenmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii, sanığın suç tarihinde mesaide olmadığı, İl Emniyet Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği sanığa bağlı bir birim olmadığından görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı, tanık Abdulkadir’in olay günü saat 22.00’den önce alkol satın aldığını beyan ettiği, polis memuru olan tanıklar Mesut ve Hakan’ın … isimli tekel bayisinden Abdulkadir’i saat 22.00’den sonra alkol alırken görmedikleri, tanık beyanları arasında çelişkilerin bulunduğu, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması gerektiği sebepleriyle hükmü temyiz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
… İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde görevli ve mesai sonrası istirahatte olan polis memuru tanıklar … ve …, … Caddesi üzerinde yürürlerken tanık …’ın işlettiği … isimli alkollü içki ve tekel ürünleri satan iş yerinden saat 22.30 sıralarında bir şahsın bira aldığını gördükleri, … ve Mesut’un, elinde biralarla söz konusu iş yerinden çıktıktan sonra durdurarak biraları nereden aldığını sormaları üzerine adı geçen tanığın, tanık polis memurlarına …’ın tekel büfesini göstermesi üzerine iş yeri sahibinin yanına gidip yasak saatte içki satışı yaptığı için hakkında işlem yapılacağını söyleyip ruhsatını istedikleri ancak işletmecinin kendilerine görevde olmadıklarını söyleyip iş yeri ruhsatını vermemesi üzerine tanık Mesut’un telefonu ile saat 22.39 ve 22.41’de 155 Polis İmdat hattını (hat) arayarak … isimli iş yerinden alkol alan bir şahsı aldıklarını söyleyip bir kolluk ekibinin görevlendirilmesini istediği, hatta görevli polis memurunun polis ekiplerinden birine bu olayı bildirdiği, polis memurları Hakan ve Mesut’un olay yerinde bekledikleri sırada iş yeri sahibinin … İl Emniyet Müdür Yardımcısı olan sanığı cep telefonu ile arayarak hakkında işlem yapıldığını söylediği, bu konuşmadan birkaç dakika sonra sanığın olay yerine geldiği, eylemleri sonucunda gelen resmi ekip tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı gibi iş yeri sahibi hakkında herhangi bir tutanak da tutulmadığı, böylece sanığın, 11.06.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2 nci maddesi ile değişik 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nun (4250 sayılı Kanun) 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası ve 4250 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendi uyarınca Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunca verilecek olan ”idari para cezasına esas tutanak” düzenlenmesini engellemek suretiyle, …’ı uygulanacak 30.454 ile 152.241 Türk Lirası arasındaki idari para cezasından kurtararak bu kişiye haksız bir menfaat sağladığı ve kamunun da kesilemeyen bu para cezası kadar zararına neden olduğu iddiasıyla atılı suçtan kamu davası açılmış ve sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
2559 sayılı Polis Vazife Ve Salȃhiyet Kanunu’nun Ek 4 üncü ve Ek 6 ncı maddeleri uyarınca sanığın görev ve sorumluluğunun bulunduğu, saat: 22.00’den sonra alkol satışının yasak olduğu ve bu yasağa aykırılığın 4250 sayılı Kanun uyarınca idari yaptırımı gerektirdiği, 155 Polis İmdat Hattına ilişkin ses kayıtları ve olayın sıcaklığıyla alınan tanık beyanları göz önüne alındığında eylemin saat: 22.00’den sonra gerçekleştiği, sanığın eylemleri nedeniyle ilgili işletme sahibine idari yaptırım kararının uygulanamadığı ve objektif cezalandırılma koşullarından kişilere haksız menfaat sağlama koşulunun gerçekleştiği anlaşılmış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi uyarınca temel cezanın, söz konusu maddenin birinci fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlarla aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, suç kastındaki yoğunluk, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı gözetilerek cezanın alt ve üst sınırı arasında makul bir oranda belirlenmesi gerekirken ve somut olayda kamu zararının da bulunmamasına rağmen “suçun işleniş şekli, sanığın güttüğü saik ve amaç, suçun işlenmesindeki diğer özellikler ve oluşan kamu zararı dikkate alınarak” şeklinde yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan fazlaca uzaklaşılmak suretiyle ceza tayini,
5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması için suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmekte ise de; somut olayda kamu zararı oluşmadığı, sanığın eylemleri ile kişilere haksız menfaat sağladığı nazara alınarak, sanığın, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin uygulanmasına engel sabıkasının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “oluşan zararın giderilmemesi” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yüklenen suçu 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 15.03.2016 tarihli ve 2015/171 Esas, 2016/257 sayılı Kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği ve dikkate alınan sair hususlar yönünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
23.03.2023 tarihinde karar verildi.