Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2021/7094 E. 2023/1975 K. 02.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7094
KARAR NO : 2023/1975
KARAR TARİHİ : 02.03.2023

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz eden sanık ve müdafiinin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi uyarınca temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereğince temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı, mağdur vekili 21.03.2016 havale tarihli dilekçesi ile hükmü temyiz etmiş ise de; daha sonra mağdurun ön büro aracılığıyla 26.12.2019 tarihinde vermiş olduğu dilekçesiyle temyiz isteminden vazgeçtiği anlaşılmakla, incelemenin sanık ve müdafiinin temyiz itirazları ile sınırlı olarak yapılması gerektiği ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Burdur Cumhuriyet Başsavcılığının, 19.03.2015 tarihli ve 2015/1294 Soruşturma, 2015/457 Esas, 2015/34 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 59 uncu maddesi uyarınca son soruşturmanın açılması kararı verilmesi talep edilmiştir.
2.Burdur Ağır Ceza Mahkemesinin, 28.05.2015 tarihli ve 2015/70 Esas, 2015/203 sayılı Kararı ile sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 257 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca yargılamasının yapılması ve delillerin takdiri için 1136 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesine göre son soruşturmanın … Ağır Ceza Mahkemesinde açılıp yapılmasına karar verilmiştir.
3…. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 14.03.2016 tarihli ve 2015/105 Esas, 2016/35 sayılı Kararı ile sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezasının aynı Kanun’un 51 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ertelenmesine, 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 1 yıl 3 ay süre ile denetim altına alınmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii temyiz dilekçesinde; müvekkilinin, mağdurun annesinin vekili sıfatıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasını sulh ile sonuçlandırdığını ve sulh sözleşmesine lehine hükümler koyduğunu, sözleşme kurulurken parasını peşin ödemek suretiyle arsada yapılacak inşaattan daire aldığını, 04.04.2014 tarihinde de katılandan yine bedelini ödeyerek 3 daire satın aldığını, mağdurun vekalet ücreti borcunu ödememek, tanık olarak da beyanları alınan ve Cenkel inşaat firmasının sahibi olan Levent ve …’ın da mağdurun sanığa sattığı daireleri geri almak için sanığı şikayet ettiklerini, 22.10.2013 tarihli görüşme tutanağı, 03.04.2014 tarihli tutanak başlıklı belge, 04.04.2014 tarihli ücret sözleşmesi birarada değerlendirildiğinde sanığın Avukatlık Kanunu’na aykırı olarak dava konusu yerden avukatlık ücreti karşılığı mal edinmediğini, kaldı ki açılan hukuk davaları da gözetildiğinde mal edinmiş olması halinin de hukuki ihtilaf niteliğinde olduğunu, tanık anlatımlarının taraflı olması sebebiyle hükme esas alınamayacağını, ayrıca Antalya’da bulunan dairenin davadan önce dava masrafı olarak alındığı iddiasının dava için düzenlenen görüşme tutanağının 22.10.2013 tarihli olup, vekaletnamenin 08.11.2013 tarihli olması, ücret sözleşmesinde 9.500,00 TL masraf alındığının taraflarca imza altına alınması karşısında sübut bulmadığını ve sanığın beraatine karar verilmesi yerine mahkumiyetine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Sanık temyiz dilekçesinde; tanık sıfatıyla dinlenen kişilerin taraflı olduğunu ve beyanlarının hükme esas alınmaması gerektiğini, Antalya’daki taşınmazı satın aldığı tarih ile vekaletname tarihi dikkate alındığında mağdurun ve annesinin tapu iptali ve tescil davasına konu olan hukuki sorunları bilmediğinin anlaşılacağını, 03.04.2014 tarihli belge ile 04.04.2014 tarihli sözleşmeden de anlaşılacağı üzere satışın vekalet ücreti karşılığı olmadığını belirterek verilen mahkumiyet kararının bozulması gerektiğini bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Suç tarihinde … Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/600 Esas sayılı dosyasında mağdurun annesi olan davacı … vekili sıfatıyla görev yaptığı, dava masrafı olarak yargılama sonunda iade edeceğini belirtmek suretiyle mağdurun … ili … ilçesi 6720 Ada, 3 parsel sayılı taşınmazı üzerinde bulunan 5 numaralı daireyi adına tescil ettirdiği, söz konusu davanın sulh sebebiyle kabulüne karar verildiği halde belirtilen taşınmazı katılana iade etmediği ve sanığın bir kısım borçlarından dolayı bu taşınmaz üzerine haciz şerhleri konulduğu, yine vekalet ücreti olarak … ili … Mahallesi 8405 Ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 8, 9 ve 13 numaralı bağımsız bölümleri adına tescil ettirdiği ve böylece 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 47 nci maddesinde avukatın el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten işin sona ermesinden itibaren 1 yıl süre ile yasaklı olduğuna ilişkin düzenleme ile aynı Kanun’un 164 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözleşmede dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağının kararlaştırılamayacağına dair düzenlemeye açıkça aykırı davranmak suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia ve kabul edilerek icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Antalya ili Kepez ilçesi 6720 Ada, 3 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 5 numaralı bağımsız bölümün tapu kayıtlarından, sanığın bu taşınmazı 21.08.2013 tarihinde satın aldığı, mağdur ve sanığın, mağdurun annesi … adına açılacak dava ile ilgili 22.10.2013 tarihinde anlaştıkları, … … Noterliğinin 08.11.2013 tarihli vekaletnamesi ile sanığı vekil tayin ettiği anlaşılmakla, taşınmazın devir tarihinin vekaletname tarihinden önce olduğu bu itibarla söz konusu taşınmazın dava masrafı olarak devredildiğine ilişkin isnadın sübut bulmadığı, … ili … Mahallesi 8405 Ada, 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 8, 9 ve 13 numaralı bağımsız bölümlerin vekalet ücreti olarak sanık adına tescil edildiği isnadı yönünden ise; 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlama şeklindeki objektif cezalandırma koşullarından birinin oluşup oluşmadığının ve ne şekilde oluştuğunun denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle karar yerinde tartışılmasından sonra, 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin birinci fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlarla aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle ilgili kanun maddesindeki cezanın alt ve üst sınırları arasında takdir hakkının kullanılması, temel cezanın hak ve nesafete uygun bir şekilde tayin edilmesi gerektiği, ilk isnadın sübut bulmaması karşısında ortaya çıkan yeni hukuki durum gözetilmek suretiyle sanık hakkında temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un üçüncü maddesinin birinci fıkrasındaki orantılılık ilkesine uygun şekilde yeniden belirlenmesi lüzumu,
Kabule göre de;
Kısa süreli olmayan hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrası da dikkate alınmak suretiyle birinci fıkrası gereğince hak yoksunluğuna karar verilmemesi,
Yüklenen suçu 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince yasaklama kararına hükmolunmaması,
Hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 14.03.2016 tarihli ve 2015/105 Esas, 2016/35 sayılı Kararına yönelik sanık ve müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
02.03.2023 tarihinde karar verildi.