Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2021/7080 E. 2023/3654 K. 29.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7080
KARAR NO : 2023/3654
KARAR TARİHİ : 29.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : İcrai davranışla görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (6723 sayılı Kanun) 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (5320 sayılı Kanun) 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesince temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrasınca temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi uyarınca temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereğince temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının, 17.11.2014 tarihli ve 2014/162575 Soruşturma, 2014/54924 Esas, 2014/2608 numaralı İddianamesiyle sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (1136 sayılı Kanun) 59 uncu maddesi uyarınca son soruşturmanın açılması kararı verilmesi talep edilmiştir.
2. İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.03.2015 tarihli ve 2014/533 Esas, 2015/68 sayılı Kararı ile suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle sanık hakkında 1136 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi uyarınca kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar verilmiş, katılan vekilinin itirazı üzerine merci İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.04.2015 tarihli ve 2015/309 Değişik iş sayılı Kararı ile itirazın kabulüne, İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/68 sayılı Kararı ile verilen kovuşturma açılmasına yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına ve sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 257 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca cezalandırılması, aynı Kanun’un 53 üncü maddesi uyarınca belirli haklardan yoksun bırakılması ve 1136 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesine göre son soruşturmanın … Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesinde açılıp yapılmasına karar verilmiştir.
3. … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.02.2016 tarihli ve 2015/163 Esas, 2016/44 sayılı Kararı ile sanık hakkında icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 51 inci maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine, 51 inci maddesinin üçüncü fıkrasınca 1 yıl denetim süresi belirlenmesine, aynı Kanun’un 53 üncü maddesi gereğince hak yoksunluklarına hükmolunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık, alacağı temlik eden İrfan ile vekalet ilişkisinin sona ermesinden bir sene geçtikten sonra alacağı temlik aldığı, bu nedenle 1136 sayılı Kanun’un 47 nci maddesine bir aykırılığın bulunmadığı, suç işleme kastının olmadığı, katılanın herhangi bir zarara uğramadığı, alacağı temlik aldığı İrfan’ın, kendi lehine beyanda bulunduğu, mahkemece delillerin yanlış değerlendirildiği gerekçeleriyle hükmü temyiz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, 1136 sayılı Kanun’un 47 nci addesinde yer alan “Avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten veya bunların edinilmesine aracılıktan yasaklıdır. Bu yasak, işin sona ermesinden itibaren bir yıl sürer. Birinci fıkra hükmü, avukatın ortaklarını ve yanında çalıştırdığı avukatları da kapsar. Ancak, 164 üncü madde hükmü saklıdır” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, alacaklı İrfan vekili sıfatıyla, araç ticaretinden kaynaklanan 53.800,00 Euro tutarındaki alacak miktarı ile itfa nedeniyle bedelsiz kalan senetlerin iade edilmesi talebini içeren 05.08.2012 tarihli ihtarnameyi borçlu katılan …’a noter vasıtasıyla ihtar ettiği ve taraflar arasında çekişmeli bir alacağın bulunduğunu bildiği hâlde, müvekkilinin vekâlet ücreti borcuna karşılık olarak bahse konu alacağı, 19.09.2012 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik aldığı gibi söz konusu temlik alacağına istinaden de alacaklı asil sıfatıyla, borçlu katılan hakkında haksız yere … 12. İcra Müdürlüğünün 2013/13664 Esas numaralı dosyası üzerinden takip başlatmak ve davacı asil sıfatıyla İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/182 Esas sayılı dosyası ile İstanbul 6. Tüketici Mahkemesinin 2012/1387 Esas sayılı dosyasına kayden davalar açmak suretiyle katılanın mağduriyetine sebebiyet verdiği iddiasıyla sanık hakkında atılı suçtan kamu davası açılmış ve cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
IV. GEREKÇE
Sanığın, 25.08.2011 tarihli “İstifaname” isimli belge ile alacağı temlik eden İrfan’ın vekilliğinden istifa ettiğini ve bu belgenin düzenlendiği tarihten temlik sözleşmesinin yapıldığı 19.09.2012 tarihine kadar bir yıldan fazla süre geçtiğine dair savunmasının esasa etkili olup, gerekçeli kararda değerlendirilmediği ayrıca 1136 sayılı Kanun’un 47 nci maddesinde belirtilen “Avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten …. yasaklıdır” hükmüne aykırılık teşkil eden eylemlerin 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinde belirtilen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturması için, görevin gereklerine aykırı davranış yanında objektif cezalandırma şartı olan “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması” ya da “kişilere haksız bir menfaat sağlanması” şartlarından birinin de bulunması gerektiği ancak objektif cezalandırma şartlarından birinin oluşup oluşmadığının, oluştuysa ne şekilde oluştuğunun ve sanık savunmalarına neden itibar edilmediğinin denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılması ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Uygulama maddesinin 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası yerine 247 nci maddesinin birinci fıkrası olarak hüküm fıkrasına yazılması suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 232 nci maddesinin altıncı fıkrasına muhalefet edilmesi,
Sanık hakkında, talebi bulunmadığı gerekçesiyle, 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; aynı Kanun’un 231 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” şeklindeki cümle de nazara alınarak, duruşmaya çağrılıp bu husustaki düşüncesinin kendisine sorulup zapta geçirilmesinden, açıkça kabul etmediğini belirtmediği sürece 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin altıncı fıkrasındaki objektif ve subjektif koşullar da değerlendirildikten sonra bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, hükmolunan kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının uygulanamayacağının nazara alınmaması,
Yüklenen suçu 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanun’un 53 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince hak yoksunluğuna hükmolunmaması,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.02.2016 tarihli ve 2015/163 Esas, 2016/44 sayılı Kararına yönelik sanığın temyiz istekleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden, hükmün 1412 sayılı Kanun’un 321 inci ve 326 ncı maddesinin son fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
29.03.2023 tarihinde karar verildi.