Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2021/16053 E. 2023/1839 K. 28.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/16053
KARAR NO : 2023/1839
KARAR TARİHİ : 28.02.2023

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Rüşvet alma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Tayin olunan cezanın miktarına göre yasal koşulları bulunmadığından sanık … müdafin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan CMUK’un 318. maddesi gereğince REDDİNE, CMK’nın 260/1. maddesine göre rüşvet alma suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan İçişleri Bakanlığının kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin vekili tarafından 7417 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05/07/2022 tarihinden önce temyiz edilmesi ile usul hükümlerinin derhal uygulanacağı hususu karşısında, 7417 sayılı Kanun’un 40. maddesiyle değişik 3628 sayılı Yasa’nın 18/2. madde ve fıkra hükmü uyarınca başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazandığı gözetilerek, başvurularının kapsamına göre incelemenin katılan … vekilinin tüm hükümlere, sanık … müdafin müvekkili ve sanık …’un kendisi hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik, katılan Hazine vekilinin ise vekalet ücretine hasren temyiz itirazlarıyla sınırlı ve duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında rüşvet alma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Yasa’nın 53/5. maddesinin uygulanması sırasında, sadece 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi yerine, hangi hak ve yetkiye ilişkin olduğu gösterilmeksizin maddenin tümünü kapsayacak ve infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulması,
Sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, kendisini vekille temsil ettiren katılan Hazine lehine karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, katılanlar vekilleri ile sanık …’un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince hüküm fıkrasının 6. paragrafının “Suçu 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık … hakkında aynı Kanun’un 53/5. madde ve fıkrası gereğince, ayrıca, cezasının infazından sonra başlamak üzere TCK’nın 53/1-a maddesinde belirtilen hak ve yetkileri kullanmaktan 2 yıl 6 ay süreyle yasaklanmasına,” şeklinde değiştirilmesi ve hüküm fıkrasına “Katılan Hazine kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 3.960 TL maktu vekalet ücretinin sanık …’tan alınarak katılan Hazineye verilmesine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık … hakkında rüşvet alma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Suç tarihinde … İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliği’nde polis memuru olarak görev yapan sanık …’in, … ilçesi … alt geçidinde rüşvet verme suçundan hakkındaki mahkumiyet hükmü onanan inceleme dışı sanık … ait servis aracını durdurduğu ve ekip amiri olan diğer sanık … ile birlikte araca ait yol güzergah belgesinin 31/12/2009 tarihi itibarıyla süresinin dolmasından ve sürücü belgesinin takograf cihazına takılmadığından bahisle idari işlem uygulamama karşılığında rüşvet aldığı iddia ve kabul edilmiş ise de; sanık …’in dosya kapsamına göre eksik evrakı bulunduğu anlaşılan araç sürücüsü ile ilgili herhangi bir idari işlem yapmadan uygulama noktasından ayrılmasıyla ilgili görevinin gereklerini yapmakta ihmal göstermekle birlikte sanığın mahkumiyet hükümleri onanan diğer sanıklar arasındaki rüşvet eylemine iştirak ettiğine dair, savunmasının aksine dosya kapsamında yeterli delil bulunmaması karşısında, sanığa yüklenen fiilin ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, bu suçun TCK’nın 257/2. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırına göre aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirtilen 8 yıllık asli ve 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, suç tarihi olan 11/06/2010 ile inceleme günü arasında ilaveli dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE 28/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.