Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2018/5215 E. 2019/4195 K. 10.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5215
KARAR NO : 2019/4195
KARAR TARİHİ : 10.04.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Zimmet, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Zimmet suçundan mahkumiyet, özel belgede sahtecilik suçundan zamanaşımı nedeniyle ortadan
kaldırılma kooperatif vekilleri

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Suçtan zarar gören … vekilinin, 28/03/2016 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü 1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süreden sonra 11/04/2016 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, süresinde yapılmayan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, incelemenin katılan kooperatif vekili ile sanıklar müdafin zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
CMK’nın 225/1. maddesindeki “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 09/10/2007 tarihli ve 2007/11-44-200 sayılı Kararında vurgulandığı gibi, bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği, dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, bu bağlamda kamu davasına dayanak teşkil eden 26/12/2007 tarihli ve 2007/5298 Esas sayılı iddianamede, müşteki kooperatif vekilinin dilekçesine değinilmekle yetinilip, hangi eylemlerin suç oluşturduğunun açıklanmadığı, münhasıran itiraz üzerine mercince kaldırılan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararın verilme sürecinden bahsedilerek sadece şüphelilerin yazılı sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği nazara alınarak anılan hüküm ve kararlar uyarınca usulen kamu davası açılması sağlanması gerektiği gözetilmeden ve keza Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararının, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısını ve herkesi inandıracak, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması gerektiği, Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarıyla ilgili değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulmadan, hangi iddiaların sübuta erdiği ve her bir sanık yönünden zimmet eyleminin ve zimmete geçerildiği kabul edilen miktarın ne olduğu da gösterilmeden usulüne uygun açılmayan davada gerekçesiz şekilde hükümler kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafi ile katılan kooperatif vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.