YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/4610
KARAR NO : 2021/3482
KARAR TARİHİ : 08.07.2021
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İcbar suretiyle irtikap
…
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Her ne kadar Dairemizin 23/01/2014 tarihli ve 2012/12493 Esas, 2014/698 Karar sayılı bozma ilamında sanıkların eylemlerinin cebri irtikap suçunu oluşturacağı belirtilmiş ise de; sanık …’ın suç tarihinde Ayvacık Jandarma Karakol Komutanlığı’nda astsubay olarak görev yaptığı, sanık …’nın ise … köyü muhtarı olduğu, … adlı kişinin reşit olan …’ı kaçırması nedeniyle …’nın babası …’ın 30/08/2005 tarihinde kızının sabah işe giderken araçla gelen ve kimliği tespit edilemeyen 3 kişi tarafından zorla kaçırıldığını belirterek şikayetçi olması üzerine adli tahkikata başlandığı, Jandarma ekiplerince aynı gün … köyünde mağdur …’ın akrabalarının evlerinde arama yapıldığı ancak …’nın bulunamadığı, akabinde 02/09/2005 tarihinde … ile …’nın … köyü sınırları içinde evlendikleri ve …’ın kaçırılması olayı ile ilgili olarak mağdurenin reşit olması ve rızasının bulunması nedeniyle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, sanık …’nın evlilik işlemleri yapılana kadar …,…’nın ortaya çıkmamalarını sağladığı, bu süreç içerisinde sanık …’nın, …’ın babası olan mağdur …’den nikah işlemleri için 3.000,00 TL para istediği, mağdurun 20/03/2006 tarihinde kollukta alınan beyanına göre “kızın yaşı büyük ne için para vereceğim” demesi üzerine, sanık …’ın bu para için …’a söz verdiğini söylediği, ardından mağdur …’in 3.000,00 TL’yi sanık …’a iletilmek üzere …’a verdiği, …’ın da parayı sanık …’a teslim ettiği, sanık …’ın talimat yoluyla 30/03/2006 tarihinde Gerze Sulh Ceza Mahkemesince alınan savunmasında “3.000,00 TL’nin kızın kaçırılmasından sonra nikah işlemlerinde yardımcı olması ile ilgili olduğunu, söz konusu parayı karakol inşaatında kullanmak üzere aldığını” belirttiği, sanık …’ın ise tüm aşamalardaki savunmalarında suçlamaları inkar ettiği somut olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, olayın oluş şekline göre sanıkların öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasa’nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanıklar hakkındaki isnatların sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nin 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçunu oluşturacağı, anılan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirlenen 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, 30/08/2005 ve 02/09/2005 tarihleri arası olan suç tarihi ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı TCK’nin 7/2 ve 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri gereğince sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE 08/07/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yzl. İşl. Md.
…