Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2018/3695 E. 2018/9691 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3695
KARAR NO : 2018/9691
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
… Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın, alacaklı … vekili sıfatıyla, yakınan aleyhine 01/04/2009 vade tarihli ve 115.000,00 TL bedelli senedin gerçeğe aykırı olarak tanzim edildiğini bilmesine rağmen, … 2. İcra Müdürlüğünün 2010/5579 sayılı dosyası üzerinden takip başlattığı gibi, söz konusu takip sırasında 07/04/2010 tarihli ödeme emrini yakınan yerine kefil …’un adresini bildirerek tebligatın yapılmasını sağlayıp takibin haksız şekilde kesinleşmesine sebebiyet verdiği, davalı …. vekili sıfatıyla takip ettiği … 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/484 Esasına kayden görülen itirazın iptali davasının 09/03/2010 tarihli oturumunda, davacı yakınan … tarafından 05/03/2010 tarihinde düzenlenen ve yakınana ait imzanın … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/680 Esasına kayıtlı kamu davasında özel belgede sahtecilik suçundan yargılanan … tarafından yanıltılarak alınan gerçeğe aykırı ibraname ve feragatname belgesini “aslına uygun suret” olarak mahkemeye delil ibraz etmek suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen somut olayda; UYAP sorgulamasına göre, sanık ve dava dışı başka sanıklar haklarında sahtecilik, dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından … 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2018/159 Esas sayılı davanın bulunduğu ve iddianamede dava konusu ibranamenin mahkemeye sunulmasından 3. olay olarak bahsedildiği, TCK’nın 257. maddesinin genel, tali ve tamamlayıcı bir hüküm olup, görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için eylemin Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanmamış olmasının gerekmesi ve sanık ile katılan arasında vekalet ilişkisi bulunmadığı da nazara alınarak her iki dava arasında suçun sübutu ile iştirak hükümlerinin değerlendirilmesi ve eylemlerin nitelendirilmesi bakımından CMK’nın 8/1. maddesinde yer aldığı şekilde hukuki ve fiili bağlantı bulunması nedeniyle bahse konu davanın akıbetinin araştırılması ve mümkünse davaların birleştirilmesi, kesinleşmesi veya birleştirme olanağının ortadan kalkması durumunda ise, asılları veya onaylı örnekleri bu dosya arasına konularak delillerin birlikte takdir edilmesi sonrasında sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Adli para cezasının belirlenmesinde TCK’nın 52/2. maddesine hüküm fıkrasında yer verilmemek suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi hükmüne aykırı olarak infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında, aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, katılan vekili ile sanık ve müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 17/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.