YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/11887
KARAR NO : 2023/1367
KARAR TARİHİ : 20.02.2023
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇTAN ZARAR GÖREN : Hazine
SUÇ : Zincirleme nitelikli zimmet, kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği, zincirleme nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Hazine vekilinin 22/05/2018 havale tarihli dilekçesinin temyiz iradesi içermediği, kamu davasına katılma talebi niteliğinde olduğu gözetilerek, CMK’nın 260/1. maddesine göre zimmet suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve vekili tarafından 7417 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05/07/2022 tarihinden önce katılma talebinde bulunulması karşısında, 3628 sayılı Yasa’nın değişiklik öncesindeki 18/2. madde ve fıkra hükmü uyarınca başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazandığı, öte yandan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından doğrudan zarar görmeyen Hazinenin anılan suçlara ilişkin katılma talebinin REDDİ ile başvurularının kapsamına göre incelemenin, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile müdafin sanık hakkında tüm suçlardan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı ve duruşma isteğinin zimmet suçundan kurulan hüküm yönünden süresinde ve yerinde olduğu anlaşılmakla 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 318. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak duruşmalı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre zimmet ve dolandırıcılık suçları bakımından yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesi”nin gerektiği, somut olayda; suç tarihlerinde Muğla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde mali işler sorumlusu olarak görev yapan sanığın, engelli evde bakım hizmetleri karşılığı ödenen ücretleri çeşitli nedenlerle sonlandırılan kişiler adına gerçeğe aykırı sahte ödeme belgeleri tanzim ederek ve yine engelli evde bakım ücreti onayını iki kez kullanmak suretiyle sahte ödeme belgeleri düzenleyerek tahakkuk ettirilen ücretleri hesabına aktarma şeklinde gerçekleştirdiği eylemlerinin, suça konu paraların görevi dolayısıyla sanığa teslim edilmediği, sıfatına nazaran sanığın koruma ve gözetim yükümlülüğünün de olmadığı, bu nedenle fiillerinde yasal tevdi unsurunun gerçekleşmediği, hileli ve yasal olmayan yollarla kendisine haksız olarak menfaat sağladığı anlaşılmakla, zincirleme biçimde kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, engelli evde bakım, koruyucu aile ve SED hizmetleri karşılığı ödenen ücretlerden çeşitli tutarlarda yapılan kesintiler ile Muğla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne ait kurumsal havuz hesabının yapılan ödemeler sonrasında kalan bakiye tutarlarını kendi hesabına değişik zamanlarda aktarıp mal edinme şeklindeki eylemlerinin ise sanığın mali işler sorumlusu olarak bordro ve liste düzenlemeye yetkili olduğu, suça konu bu paraların zilyetliği de görevi gereği kendisine devredildiğinden zincirleme zimmet suçunu oluşturacağı nazara alınarak, bu miktarların gerektiğinde bilirkişi raporu alınmak suretiyle ayrı ayrı belirlenmesi ve zincirleme zimmet ile zincirleme nitelikli dolandırıcılık suçlarından ayrı ayrı hükümler kurulması yerine, gerekçede yukarıda bahsi geçen ayrıma konu eylemler ve buna bağlı tutarlar belirlenmeksizin yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kamu görevlisi olan sanığın görevi sırasında sahte belgeler düzenlediğinin iddia edilmesi karşısında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden soruşturma izni alındıktan sonra kamu davası açılması gerektiği, dosyada izin alındığına ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı gözetilip bu suç yönünden durma kararı verilerek, hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması yerine, bu hususun yargılama şartı olduğu gözetilmeden genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
Zimmet suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 62. maddesinin uygulanması ile “13 yıl 1 ay 15 gün” olarak tayini gereken sonuç cezanın, “12 yıl 13 ay 15 gün” olarak belirlenmesi suretiyle eksik cezaya hükmolunması,
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün miktarının, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden artırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde tespit edilmesi gerektiği ve bu açıklama ışığında; somut olayda 52.044 TL haksız menfaat kabul edilmesi nedeniyle, adli para cezasının 5204 gün
üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilmeksizin ve gerekçesi belirtilmeksizin doğrudan 5200 gün üzerinden hesaplanarak eksik adli para cezası tayini,
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının Resmi Gazete’nin 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılması lüzumu,
Yüklenen zimmet suçunu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında 53/5. maddesi uyarınca, ayrıca, cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,
Kanuna aykırı, sanık müdafin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sahtecilik suçu bakımından sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 20/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
20/02/2023 tarihinde verilen işbu karar 21/03/2023 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet savcısı Sezer Söylemez olduğu halde; sanık … müdafi Av. … yüzüne karşı tefhim olundu.