YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1202
KARAR NO : 2021/3232
KARAR TARİHİ : 30.06.2021
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Rüşvet alma ve rüşvet verme, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Sanıklar …, … ve … hakkında eylemlerinin zincirleme olarak icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet, sanık … hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanıklar … ve … hakkında resmi belgede zincirleme sahtecilik suçundan mahkumiyet ve diğer sanıklar hakkında atılı suçlardan beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Tebliğname başlığında adlarına yer verilen sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında verilen hükümler ve karar ile sanık … hakkında rüşvet alma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik bir temyiz talebinin bulunmadığı, dilekçesinin içeriğine göre katılan …Ş. vekilinin temyiz talebinin sanık … hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı TCK’nin 53. maddesiyle ilgili iptal Kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün bulunmuş, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işlenen eylemlerde uygulanma imkanı olan TCK’nin 43/1. maddesi yerine uygulama imkanı bulunmayan aynı Kanun ve maddenin 2. fıkrasının hüküm fıkrasının D-2 ve E-2 no.lu bentlerinde uygulama maddesi olarak gösterilmesi sonuca etkili bulunmadığından ve mahallinde düzeltilmesi mümkün olduğundan bozma nedeni sayılmamış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık … yönünden sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanık … hakkında TCK’nin 204/1. maddesi uyarınca kamu görevlisi olmayanın resmi belgede sahteciliği suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu halde yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde TCK’nin 53/5. maddesi gereğince hak yoksunluğuna hükmolunması,
Kanuna aykırı, sanık … müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının E-5 no.lu bendindeki TCK’nin 53/5. maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin kısmın hüküm fıkrasından tamamen çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK, delillerle iddia ve savunma, yapılan yargılama göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanığın temyiz itirazlarının reddiyle eleştiri dışında usul ve kanuna uygun olan sanık … hakkındaki hükmün ise DOĞRUDAN ONANMASINA,
Sanıklar … ve … hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nin, 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “Rüşvet, bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının veya kişilerin bu şekildeki iş için kamu görevlisine çıkar temin etmelerinin rüşvet tanımından çıkarıldığı, görevin gereklerine aykırı olarak bir işin yapılması veya yapılmaması için menfaat temin edilmesi durumunda rüşvet, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlaması durumunda ise 6352 sayılı Yasa’dan önceki haliyle 5237 sayılı TCK’nin 257/3. maddesinde düzenlenen “görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama” suçunu oluşturacağı, kamu görevlisi olmayan diğer kişilerin ise özgü suç niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçuna TCK’nin 40/2. maddesi uyarınca azmettiren veya yardım eden sıfatıyla iştirak edebilecekleri gözetildiğinde; sanık …’nun inceleme dışı sanıklar …, …, …, …, … ve …’un abonelik dosyaları içinde bulunan … ve … tarafından düzenlenmiş belgelerin sahteliğinden haberdar olduğuna ve bunu bilerek menfaat sağladığına dair soyut iddia dışında delil bulunmaması ve sanığın 2010 yılı Şubat ayında göreve başladığını, suça konu abonelik işlemlerinin bir kısmının ise bu tarihten önce yapılmış olduğunu savunması karşısında, bu hususun araştırılmasından sonra sonucuna göre sübutu halinde eylemlerinin TCK’nin 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için menfaat sağlama suçunu, kamu görevlisi olmayan …’nın eylemlerinin ise özgü suç niteliğindeki bu suça TCK’nin 40/2. maddesi uyarınca azmettirme veya yardım etme suçlarını oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK’nin 257/1. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kabule göre de;
Aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işlenen eylemlerde uygulanma imkanı bulunan TCK’nin 43/1. maddesi yerine uygulama imkanı olmayan aynı Yasa’nın 43/2. maddesinin uygulanması,
Sanık … hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Sanık …’ın inceleme dışı sanıkların abonelik dosyalarında bulunan sahte belgelerin düzenlenmesi için …’dan 100,00 TL para almak suretiyle rüşvet alma suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında mahkemece görev gereklerine aykırı olarak para aldığının kabulüyle görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; sanığın belge düzenlemek için para almadığını savunması, dosya kapsamına göre …’nın soyut beyanları dışında başka delilin bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmalarının aksine atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nin 223/2-e maddesi uyarınca beraati yerine yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işlenen eylemlerde uygulanma imkanı bulunan TCK’nin 43/1. maddesi yerine uygulama imkanı olmayan aynı Yasa’nın 43/2. maddesinin uygulanması,
Suç tarihi itibarıyla sabıkasız olan sanık …’ın duruşma tutanaklarına yansımış olumsuz bir hali bulunmadığı da nazara alınarak; kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık nedeniyle yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının ve hapis cezasının ertelenmesinin gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, CMK’nin 231/6. maddesindeki objektif ve subjektif koşullar değerlendirilmeksizin, hangi somut veri ve olgulara dayanıldığı da gösterilmeden “suç işlemesindeki özellikler, eylem sayısı, kastının yoğunluğu gözetildiğinde bir daha suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından” şeklindeki soyut ve yetersiz gerekçelerle görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili olarak erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
TCK’nin 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği kabul edilen sanık … hakkında, aynı Kanun’un 53/5. maddesi uyarınca, ayrıca, cezasının infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiği ve cezanın bir katından anlaşılması gerekenin, cezanın kendisi olup hükmolunacak hak yoksunluğunun 1 yıl 6 ayı geçemeyeceği gözetilmeden, 2 yıl süreyle hak yoksunluğuna hükmolunması,
Kanuna aykırı, sanık …’nın, sanıklar … ve … müdafilerin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan haklarında aleyhe temyiz bulunmayan sanıklar … ve … yönünden kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA 30/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yz İşl. Md.
…