Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2016/8907 E. 2018/9713 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/8907
KARAR NO : 2018/9713
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi kötüye kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Suç tarihinde … Üniversitesi rektörü olarak görev yapan sanığın, katılanın, görevinden alınarak üniversitenin başka birimine atanmasına ilişkin işlemin iptali için açtığı davada verilen iptal kararının Danıştay 8. Dairesince onanması sonucu görevine iade edilmesine rağmen, karardan sonra yeniden aynı görevlendirmeyi yaparak yargı kararını etkisiz bırakmak suretiyle mağduriyetine sebebiyet verdiği kabul edilen somut olayda; İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasına 6552 sayılı Kanunun 97. maddesi ile eklenen ve Anayasa Mahkemesinin 02/10/2014 tarihli ve 2014/149 Esas, 2014/151 sayılı Kararı ile iptal edilen ”Bu maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinin 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanuna ekli (1) ve (2) sayılı cetvellerde gösterilen unvanları taşıyan görevler ile farklı atama usullerine tabi olsalar dâhi daire başkanı ve üstü görevlere, sivil memurlar hariç kolluk teşkilatlarının kadrolarına; açıktan, naklen veya vekâleten yapılan atama ve bu görevlerden alınma, bu görevlerle ilgili yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleri hakkında verilen mahkeme kararlarının gereği, ilgilinin kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanması suretiyle iki yıl içinde yerine getirilir.” hükmü uyarınca katılanın 2451 sayılı Kanuna ekli (1) ve (2) sayılı cetvellerde gösterilenler ile farklı atama usullerine tabi olsalar dahi daire başkanı ve üstü unvanları taşıyıp taşımadığının araştırılmasından, öte yandan zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame yerine geçen belge tarihinden önce gerçekleştirilen eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, dava tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği nazara alınarak, UYAP sisteminden yapılan sorgulamada; sanık hakkında benzer nitelikteki eylemlerinden dolayı aynı suçtan açılan kamu davaları bulunduğunun anlaşılması karşısında, tüm mevcut davalar araştırılarak, derdest ise birleştirilmesinden, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneklerinin getirtilerek incelenmesinden sonra suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığı ile zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının saptanmasından, ayrıca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde sanığa TCK’nın 257. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra varsa kesinleşen dava dosyalarından verilen cezanın mahsubu ile oluşur ise aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde ise ayrı cezalar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Adli para cezasının belirlenmesi sırasında hüküm fıkrasında TCK’nın 52/2. maddesine yer verilmeyerek CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 18/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.