YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/5947
KARAR NO : 2015/15951
KARAR TARİHİ : 04.11.2015
Tebliğname No : 5 – 2015/82494 TUTUKLU
MAHKEMESİ : Iğdır Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2011/4 Esas, 2013/281 Karar
SUÇ : Nitelikli zimmet, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgede sahtecilik, rüşvet alma, rüşvet verme, ihmali davranışla görevi kötüye kullanma
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
H.. G.., E.. G.., H.. B.., S.. D.., B.. E.., M.. M.., H.. D.., R.. K.., M.. B.., M.. G.., M.. K.., M.. B.., Y.. G.., A.. D.., N.. K.., Ü.. T.., D.. A.., S.. K.., H.. K.., D.. Y.., Ö.. K.., Ç.. U..’ın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetlerine ve verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların, 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itirazı kabil olup temyizinin mümkün bulunmadığı ve bu kararlara yönelik temyiz başvurularının itiraz niteliğinde kabul edilerek itiraz merciince (H.. G..’in 30/08/2010 günlü kolluk ifadesi ile Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/03/2011 günlü istinabe suretiyle alınan beyanlarında nüfus cüzdanının sahte olarak başkaları tarafından kullanıldığına ilişkin savunmasının İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 09/08/2011 günlü müzekkerenin ekinde yer alan 07/11/2009 günlü iddianame içeriği ile uyumlu olduğu gözetilerek) değerlendirilmesi gerektiğinden inceleme dışı bırakılmalarına, sanıklar H.. A.., A.. K.., H.. G.., S.. Y.., E.. K.., Ö.. K.., M.. G.., H.. M.., A.. O.., M.. G.., M.. E.., S.. Ö.., H.. Ç.., K.. K.., S.. D.., M.. Y.., Ç.. M.., M.. K.., A.. B.., İ.. M.., S.. K..’ın rüşvet verme suçundan, sanıklar G.. O.., H.. A..’ın zimmete iştirak suçundan beraatlerine, sanıklar G. K., G.. O.. ve E.. I.. (Çırıkka)’nın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık T.. I..’ın nitelikli zimmet, zimmet suçunu gizlemeye yönelik resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma, 16/07/2010 gün ve 2010/142 Esas ve 2010/153 sayılı Kararla 2010/50 Esas sayılı ve 07/10/2010 gün ve 2010/143 Esas ve 2010/162 sayılı Kararlarla 2009/219 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçuna ilişkin olarak kurulan hükümler hariç olmak üzere kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, zincirleme biçimde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, rüşvet alma (29 kez) suçlarından mahkumiyetine, zimmet suçundan (4 kez), resmi belgede sahtecilik suçundan (2 kez), rüşvet suçundan (23 kez) beraatine, sanık N.. A..’ın nitelikli zimmet, zimmet suçunu gizlemeye yönelik resmi belgede sahtecilik, 16/07/2010 gün ve 2010/142 Esas ve 2010/153 sayılı Kararla 2010/50 Esas sayılı ve 07/10/2010 gün ve 2010/143 Esas ve 2010/162 sayılı Kararlarla 2009/219 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçuna ilişkin olarak kurulan hükümler hariç olmak üzere kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, zincirleme biçimde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, rüşvet alma (29 kez) suçlarından mahkumiyetine, zimmet suçundan (1 kez), rüşvet suçundan (23 kez) beraatine, sanıklar Ü.. T.., B.. E.., H.. D.., R.. K.., M.. B.., Ş.. K.., N.. K.., S.. K.., M.. B.., M.. M.., D.. A.., D.. Y.., E.. G.., M.. G.., A.. D.., H.. G.., Y.. G.., M.. K.., A.. T.., H.. K.., S.. D.., M. K.’nın rüşvet vermek, sanıklar M.D., S.K., S. K., M.. U.., Y.. B.., Ü.. K.., F.. A..’ın rüşvet vermek ve zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik, sanıklar L.. K.., M.. Y.., H.. M.., İ.. M.., S.. D.. hakkında zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetlerine ilişkin suçlardan S.. M..nün katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmediği sanık K.. K.. hakkında rüşvet verme suçundan açılan kamu davasına katılmasına karar verilmesi de bu nedenle hukuken geçersiz olup, hükmü temyize hak vermeyeceğinden vekilinin açıklanan suçlara yönelik temyiz istemlerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, sanık E.. G..’in dilekçesinin içeriğine göre rüşvet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin bulunmadığının anlaşılması karşısında incelemenin; sanık T.. I..’ın zincirleme biçimde nitelikli zimmet, zimmet suçunu gizlemeye yönelik zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik, zincirleme biçimde görevi kötüye kullanma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği (42 kez), zincirleme biçimde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği (13 kez), rüşvet alma (29 kez) suçlarından mahkumiyetine, sanık N.. A..’ın zincirleme biçimde nitelikli zimmet, zimmet suçunu gizlemeye yönelik zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği (41 kez), zincirleme biçimde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği (13 kez), rüşvet alma (29 kez) suçlarından mahkumiyetine, sanıklar Ü.. T.., B.. E.., H.. D.., R.. K.., M.. B.., N.. K.., S.. K.., M.. B.., M.. M.., D.. A.., D.. Y.., M.. G.., A.. D.., Y.. G.., M.. K.., H.. K.., S.. D..’in rüşvet verme, sanıklar M.. D.., S.. K.., S.. K.., M.. U.., Y.. B.., Ü.. K.., F.. A..’ın rüşvet verme ve zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik, sanıklar L.. K.., M.. Y.., H.. M.., İ.. M.., S.. D.. hakkında zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik suçlarından mahkumiyetlerine dair hükümlere yönelik sanıklar ile müdafiilerin, sanıklar T.. I.. ve N.. A..’ın 16/07/2010 gün ve 2010/142 Esas ve 2010/153 sayılı Kararla 2010/50 Esas sayılı ve 07/10/2010 gün ve 2010/143 Esas ve 2010/162 sayılı Kararlarla 2009/219 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan açılan kamu davalarından mahkumiyetlerine, sanıklar S.. K.. ve S.. Ö..’in resmi belgede sahtecilik suçundan beraatlerine dair hükümlere yönelik olarak katılan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarıyla sınırlı inceleme yapılmasına, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/02/2008 günlü 2007/9-230 Esas ve 2008/23 sayılı Kararı uyarınca tayin olunan ceza miktarı nazara alınarak, sanık D.. Y..’ın, sanıklar M.. B.. ve F.. A.. müdafiin duruşmalı inceleme taleplerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE, tebligata rağmen müdafiisi duruşmaya mazeret bildirmeden gelmeyen sanık T.. I.. yönünden de incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Hakkında rüşvet verme suçundan mahkumiyet ve rüşvet verme ve resmi belgede sahtecilik suçlarından ölüm nedeniyle düşme kararı verilen H.. G..’in karar başlığında 2 kez gösterilmesi yazım hatası olarak kabul edilmiş, anılan sanıkla ilgili olarak gerekçeli kararın 77. sayfasında resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin ifade edilerek yazılı şekilde hükümler kurulması, hakkında kamu davası tefrik edilen Satılmış Kerekli ile ilgili olarak da kararın 83. sayfasında resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin ifade edilmesi, sanık Tülay hakkında iddianamede 4 ve 6. eylemler olarak ifade edilen, gerekçeli kararın 77. sayfasında 2. bent, 83 sayfasında 59. bent olarak sübut bulduğu kabul edilen eylemlere ilişkin beraat kararı verilmek suretiyle hükümlerin karıştırılması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmamış, iddianamede sahtecilik suçuna ilişkin açıklama kısmında 5. eylem olarak ifade edilen gerekçeli kararın 77. sayfasında 3. bent olarak numaralandırılıp sübutu kabul edilen suça ilişkin olarak ve sanıklar H.. B.., Ç.. U.. ve N.. A.. (09/07/2010 gün ve 2010/1888 Esas sayılı iddianamede yer alan) hakkında rüşvet suçundan açılan kamu davalarına ilişkin olarak mahallince her zaman bir karar verilmesi, mahkemenin 2013/51 Esas sayılı dava dosyasına ait olan tebligat parçalarının ilgili dosyasına eklenmesi mümkün görülmüştür.
16/07/2010 gün ve 2010/142 Esas ve 2010/153 sayılı Kararla 2010/50 Esas sayılı ve 07/10/2010 gün ve 2010/143 Esas ve 2010/162 sayılı Kararlarla 2009/219 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan açılan kamu davalarında leasing yoluyla kiralanan biçerdöverleri yurt dışına çıkarmak için düzenlenen gümrük çıkış beyannamesi ekinde bulunan iş makinesi tescil belgelerinin sanıklar T.. I.. ve N.. A.. tarafından düzenlendiğinin iddia olunması karşısında, bu dosyalara ilişkin olarak suçtan zarar görme olasılığı bulunan şikâyetçi Gümrük Müdürlüğü adına H.. H.. vekilinin bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve Ceza Muhakemesi Kanununun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm tesisi,
Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanığı, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması, Yargıtayın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulması gerektiği nazara alınmadan Ceza Genel Kurulunun 25/01/2011 tarih ve 2010/7-192; 2011/1 sayılı Kararında da açıklandığı üzere CMK’nın 230. maddesinin 1/c bendine uygun şekilde ulaşılan kanaat ve sanıkların suç oluşturduğu kabul edilen fiillerine açıkça yer verilmeden, delillerin birbiri ardı sıra dizilmesi dışında, deliller ile varılan sonuç arasındaki dosya kapsamına uygun, mantıksal ve hukuksal bağ da kurulmaksızın gerekçeden yoksun biçimde hükümler kurulması,
Sanıklar S.. K.. ve L.. K..’ın gerekçeli karar başlığında kimlik bilgilerine yer verilmeyerek CMK’nın 232/2-b hükmüne muhalefet edilmesi,
Sanık S.. Ö.. hakkında 15/02/2010 günlü iddianame ile suç tarihi 18/11/2009 olarak gösterilerek resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması istemiyle iddianame içeriğine göre sahte plakalara ilişkin eyleminden bahsedilmeksizin 08/06/2009 günlü 161404 nolu sahte tescil belgesine ilişkin olarak dava açıldığı, aynı tescil belgesinin 21/12/2010 günlü iddianame ile yeniden yargılama konusu yapıldığı, gerekçede sanığın sahtecilik suçunu işlediğinin anlaşıldığı ifade edilmesine karşın sanık hakkında hem atılı suçtan mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hem de beraatine karar verilmek suretiyle hükmün karıştırılması,
5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin” gerektiği, TCK’nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve ancak kamu görevlisi tarafından işlenebilen zimmet suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceği, sanıkların görev kapsamının belirlenmesine ilişkin yazı cevaplarında açıklık bulunmaması, iştirak halinde işlendiği kabul edilen zimmet fiillerinin bir kısmının sanık Tülay’ın oda başkanı olduğu 28/02/2007 tarihinden önceye ilişkin olması karşısında suç vasfının tespitine yönelik sanıkların görev ve yetkilerinin tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği nazara alınarak, öncelikle sanıkların suç tarihlerinde para tahsili görevlerinin ya da para üzerinde koruma ve gözetim sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, fiilen para tahsili ile görevlendirilip görevlendirilmedikleri hususları kurumdan sorularak sonucuna göre; sanık Tülay’ın oda başkanı olduğu tarihten sonraki eylemlere ilişkin olarak sıfatından kaynaklı oda mallarını koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu da nazara alınıp hükme esas alınan sadece 6 klasör üzerinde inceleme yapılarak düzenlenmiş olan bilirkişi raporunun içeriği itibariyle hüküm kurmaya yeterli olmadığı da gözetilerek sanıkların uhdesinde oda parası olup olmadığı varsa miktarı konusunda savunmalar ile dosyadaki bilgi ve belgeleri de irdeleyecek şekilde önceki heyetten farklı bilirkişi kurulundan rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre sanık Nejdet’in, Tülay’ın eylemlerine iştirakinin niteliği de açıklanarak bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Sanık Nejdet tarafından çekilerek sanık Tülay’a verildiği kabul edilen 3.828 TL ve 13.176 TL paranın Tülay tarafından zimmete geçirilmesi eylemine sanık Nejdet’in ne şekilde iştirak ettiği açıklanıp tartışılmadan, eyleme azmettirdiği hususunun sabit olmadığı da gözetilmeden, yardım eden olarak sorumlu tutulup tutulmayacağı da değerlendirilmeden, bu miktara ilişkin olarak da eylemin sübut bulduğu kabul edilerek karar verilmesi,
Sanık T.. I..’ın suç tarihlerinde 167 adet tescil belgesine ait kayıtları muhafaza etmeme ve tescil işlemlerini tescil defterine kayıt ettirmeme şeklindeki sübutu kabul edilen eylemlerinin, TCK’nın 257/2. maddesinde düzenlenen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan, TCK’nın 257/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılması nedeniyle CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden anılan maddenin birinci fıkrasıyla hüküm kurulamayacağı nazara alınmadan, gerekçeli kararın 73-74. sayfalarında sanıklar T.. I.. ve N.. A..’ın tescil belgelerinin düzenlenmesi aşamasında talep sahiplerinden belge ücreti adı altında para aldıkları ve bu paraların ziraat odasının geliri olarak kaydının yapılmadığı, bu şekilde alınan paraların sanıklar tarafından mal edinildiği, zimmete geçirilen paranın miktarının belirlenemediğinin kabul edilmesi nedeniyle, eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilse dahi, bu fiillerde zimmet suçunun görevi kötüye kullanma suçunun özel nitelikli hali olması nedeniyle nitelikli zimmet suçunun hile unsurunu oluşturacağı ayrıca bu suçtan hüküm kurulamayacağı gözetilmeden sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan ceza tayin edilmesi,
6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce 5237 sayılı Yasaya göre “kamu hizmetlerinin eşitlik ve liyakat açısından adalete uygun yürütüldüğü, kamu görevlilerinin rüşvet kabul etmez ve satın alınamaz oldukları hususunda toplumda hâkim olan güvenin korunması amacıyla TCK’nın 252. maddesinde düzenlenmiş olan rüşvet suçunun bir kamu görevlisinin ya da anılan maddenin 4. fıkrasında sayılan tüzel kişiler adına hareket eden kişilerin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı yasal zeminde bulunmayan her iki tarafın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak ortaya koydukları doğrudan veya örtülü bir istek ile özgür irade ürünü rızalar sonucunda oluşan ve şarta bağlı olmayan anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıyla” oluşacağı gözetildiğinde; rüşvet verme suçunu işledikleri kabul edilen bir kısım sanıkların verdikleri kabul edilen miktarların dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı, bir kısım sanıklar tarafından rüşvet aldığı kabul edilen sanıklara havale yapıldığına ilişkin kayıtlar bulunduğu, bir kısım sanıklar hakkında kayıt bulunmadığı, rüşvet verdiği kabul edilen sanıkların genel olarak beyanlarında verdikleri miktarları tescil belgesi masrafı olarak verdiklerini, bir kısım sanıkların da parayı tescil işlemini yapan aracılara verdiklerini ifade ettikleri, sanık A.. D..’nin 1.800 lirayı Y.. K..’a işlemler için verdiğini Yalçın’ın daha sonra “gerek kalmadı” diyerek parayı kendisine iade ettiğini beyan ettiği, müfettiş M. B. tarafından düzenlenen raporda sanıklara yöneltilen soru içeriklerine göre normal tescil işlemi yapan diğer odalarda 250-300 lira ücret alındığının belirtilmesi karşısında, sanıkların verdikleri kabul edilen miktarları ne surette rüşvet olarak verdikleri, sanıklar arasında rüşvet anlaşmasının gerçekleştiğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu, PTT kayıtlarına göre sanıklar Tülay ve Nejdet’e farklı kişiler tarafından farklı miktarlarda para havale edildiğinin anlaşılması karşısında tüm eylemlerin bu sanıklar tarafından ne şekilde iştirak halinde işlendiği hususu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, haklarında para havalesi yaptıklarına ilişkin kayıt bulunmayan, para verdiklerini ifade etmeleri nedeniyle mahkumiyetlerine karar verilen sanıkların beyanlarında bu miktarları belge işlemi için masraf olarak verdiklerini ifade etmeleri karşısında, para verdiklerini ifade etmemeleri halinde dosya kapsamına göre mahkumiyet kararı verilemeyecek olması gözetildiğinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/10/2011 gün ve 175-210 sayılı Kararında ifade edildiği üzere, beyanın bir kısmına itibar edilip bir kısmına itibar edilmemesinin, “ikrarın bölünmezliği” ilkesi ile “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesine aykırı olduğu da nazara alınmadan, sanık Ramazan’ın eylemi müfettişe verdiği beyanıyla ortaya çıkarması karşısında sanık hakkında bu beyandan önce rüşvet suçundan soruşturma başlatılıp başlatılmadığı araştırılarak etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılması gerektiği gözetilmeden, hakkındaki beraat kararı kesinleşen K.. K..’nın gönderdiği parayı sanık M.. K..’nın gönderdiği kabul edilip sanıklar karıştırılarak, sanık Nejdet’in rüşvet suçuna yardım eden olarak iştirak ettiği ifade edilerek kamu davası açılması ve mütalaada sanığın rüşvet suçundan 10 kez cezalandırılmasının talep edilmesi karşısında 19 eyleme ilişkin olarak CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesi lüzumuna uyulmadan yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması,
6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun 42. maddesinin açık hükmü karşısında; zimmet suçunu gizlemeye yönelik olarak odaya ait evrak ve kayıtlarda yapılan sahtecilik eylemlerinin TCK’nın 204/2. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı gözetilmeden, sanık Nejdet’in zimmeti gizlemeye yönelik sahtecilik eylemlerine ne şekilde iştirak ettiği de açıklanıp tartışılmadan, anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca hüküm kurulmak suretiyle sanıklar Tülay ve Nejdet hakkında eksik ceza tayini,
Genelgelerde belirtilen usullere riayet edilmeyerek sahte tescil belgesi alınıp verildiği iddia ve kabul edilen olayda; biçerdöver sahibi bir kısım sanıkların bu iş makinelerinin kendilerine ait olduklarını ifade ettikleri, dosya kapsamına göre bu beyanların aksine iddianın da bulunmadığı ancak bir kısım biçerdöverlerin leasingle kiralandığının bu makinelere ilişkin de tescil belgesi düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle iddiaya konu biçerdöverlerin sanıklara ait olup olmadığının belirlenmesi, gerçekte sanıklara ait olduğu anlaşılan biçerdöverlere tescil belgesi düzenlenen hallerde eylemin faydasız sahtecilik olup olmadığının değerlendirilmesi, TCK’nın 211. maddesi hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması, biçerdöverlerin başkasına ait olması veya leasingle kiralanmış olmasına rağmen sanıklar adına tescil belgesi düzenlendiğinin anlaşıldığı hallerde ise oda kayıtlarında sahtecilik yapılmadan tescil belgesi düzenlenmiş olması durumunda eylemin TCK’nın 204/1, oda kayıtlarında sahtecilik yapılarak düzenlenmesi halinde ise anılan maddenin 2. fıkrasında düzenlenen suçun oluşacağı gözetilerek, sanık Nejdet tarafından verilen fotokopi tescil belgelerine dayanılarak dava açılmış olması, sahteliği iddia olunan tescil belgelerinin büyük çoğunluğunun ele geçmemesi, dosyada suretleri bulunan belgelerin bir kısmının imzasız olması, imzalı olanların tamamına yakınının sadece sanık Nejdet tarafından imzalanmış olmasına karşın dosya arasında başka ziraat odalarından verilen tescil belgelerinin düzenleyen ve onaylayan olarak iki kişi tarafından imzalanmış olması karşısında, her ne kadar sahte olduğu kabul edilen tescil belgeleri ile yapılan noter satışı sonrasında bir kısım biçerdöverlerin başka odalarca tescili yapılmış ise de; müfettiş Mehmet Bostancı tarafından düzenlenen raporun 18 ve 19. sayfalarında belirtildiği üzere 2 adet tescil belgesiyle yapılan noter satışı sonrasında Şanlıurfa ve İskilip Ziraat Odalarına tescil işlemi için müracaat edildiğinde oda görevlilerinin şüphelenmeleri üzerine tescil işlemini gerçekleştirmediklerinin ifade edilmesi nedeniyle; adli emanetin 2010/31 sırasında kayıtlı Satılmış Kerekli adına düzenlenen tescil belgesi ile emanetin 2010/465 sırasında kayıtlı E.. K.. ve H.. K.. adına düzenlenmiş olan tescil belgelerinin getirilmesi, plakalar ile birlikte dosya arasında bulunan S.. Ö.. adına düzenlenen tescil belgesi ile birlikte incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, dava konusu yapılmış olan sahte olduğu kabul edilen tescil belgeleri ile yapılmış olan noter satış sözleşmelerine konu tescil belgeleri de dahil olmak üzere bu belgelerin iğfal kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve emanetlerde kayıtlı tüm sahte tescil belgesi asıllarının denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması gerektiği gözetilmeden, aslı ele geçmeyip resmi işlem yapıldığı da tespit edilemeyen sahte tescil belgeleriyle ilgili olarak suçun ne şekilde oluştuğu da açıklanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
21/12/2010 günlü iddianamenin 22-23. sayfalarında eylemleri anlatılmakla birlikte sanık L.. K..’a ait kimlik bilgilerine yer verilmeden düzenlenmiş olması nedeniyle CMK’nın 170/3-a maddesine aykırı olan iddianamenin tavzih ettirilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın usulüne uygun olarak savunması da alınmadan rüşvet suçundan hüküm kurulmadan zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Sanık D.. Y..’ın hükümden sonra 03/03/2014 tarihinde öldüğü UYAP ortamından temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, bu husus mahallinde araştırılarak 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu,
Kabule göre de;
Sanık Nejdet hakkında nitelikli zimmet suçundan 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bend halinde sayılan hususlarla aynı Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle ilgili kanun maddesindeki alt ve üst sınırları arasında takdir hakkının kullanılması zorunluluğuna uyulmayarak ve çok daha yüksek miktarlı zimmet olaylarında bile uygulanmadığı halde sanığın iştirak ettiği kabul edilen zimmet miktarlarının değeri de gözetildiğinde, olayın oluş biçimine ve dosya içeriğine uygun olmayan gerekçelerle, hak ve orantılılık kuralları gözetilmeden temel cezanın asgari haddin çok üzerinde belirlenmesi, zincirleme suç nedeniyle yapılan artırımın da eylemine kısmen iştirak ettiği kabul edilen ve çok daha fazla eyleminin sübut bulduğu kabul edilen konumları da aynı olmayan Tülay hakkında belirlenen oranda yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
Hükmün gerekçesinde sahte tescil belgesi eylemleri açıklanırken 12 eylemin zincirleme şekilde gerçekleştirildiğinin kabul edildiği ve bu gerekçeyle lehine tescil belgesi düzenlenen 12 kişi hakkında hükmün (J) bendiyle TCK’nın 204/1, 43. maddeleri uyarınca mahkumiyet hükmü kurulduğu halde, sanıklar Tülay ve Nejdet hakkında TCK’nın 204/2, 43. maddeleri uyarınca CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı da tanınmadan, anılan maddedeki cezanın alt sınırının 3 yıl olduğu da gözetilmeden 13’er kez teşdiden 2 yıl 6’şar ay ceza belirlenmesi,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/10/2014 gün ve 2013/11-358; 2014/455, 22/04/2014 gün ve 2013/11-397; 2014/202 sayılı Kararlarında da işaret edildiği üzere; gerek 765 sayılı TCK’nın, gerekse de 5237 sayılı TCK’nın belgede sahtecilik suçlarının düzenlendiği madde metinlerinde suçun mağdurunun kim olduğuna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemesi, belgede sahtecilik suçlarının hukuki konusunun kamunun güveni olması ve bu suçların kamu güvenine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, bu suçların mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamu olduğu nazara alındığında sanıklar Tülay ve Nejdet’in değişik kişiler adına bir suç işleme kararı cümlesinden olmadığına dair delil bulunmayan sahte tescil belgesi düzenleme şeklinde değişik tarihlerde işledikleri kabul edilen eylemleri nedeniyle zincirleme tek suçtan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden ve eylemlerin neden bağımsız suç olarak kabul edildiği, suç kastının nasıl yenilendiği de karar yerinde denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde hükümler kurulması,
Sanıklar T.. I.. ve N.. A.. tarafından iştirak halinde düzenlendiği kabul edilen sahte tescil belgelerinin H.. B.. ve D.. Y.. adına 15/04/2008 tarihinde, M.. G.. ve A.. B.. adına 08/04/2008 tarihinde, Ç.. U.. ve H.. D.. adına 17/04/2009 tarihinde, M.. E.. ve D.. A.. adına 06/12/2008 tarihinde, M.. G.. ve R.. K.. adına 21/12/2009 tarihinde, M.. K.., S.. K.. ve B.. E.. adına 20/06/2008 tarihinde, Ü.. T.., E.. K.. ve A.. O.. adına 26/05/2009 tarihinde, M.. Y.., H.. M.., S.. K.., İ.. M.., S.. D.., S.. K.. ve M.. D.. adına 04/06/2008 tarihinde düzenlendiklerinin iddia edilmesi karşısında, aynı tarihte farklı kişiler adına belge düzenleme eylemlerinin ne şekilde ayrı ayrı suçları oluşturduğu denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılmadan sanıklar Tülay ve Nejdet’in sahte tescil belgesi düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçlarından belirtilen eylemler nedeniyle de ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/06/2010 gün ve 2010/11-98 Esas, 2010/143 sayılı Kararında vurgulandığı üzere; zincirleme suç, 765 sayılı Yasanın 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır” şeklinde düzenlenmişken, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesinin konumuza ilişkin ilk cümlesinde; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir” biçiminde düzenlenmiştir. 765 sayılı TCY’nda yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer koşulların da varlığı halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi olanaklı ise de, 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinin açıklığı karşısında zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerekmekte olup, birden çok sahte tescil belgesi düzenlettirmek suretiyle zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri kabul edilen sanıklardan F.. A.. adına 17/02/2010 tarihinde, L.. K.. adına 15/01/2008 tarihinde, M.. Y.., H.. M.., S.. K.., İ.. M.., S.. D.., S.. K.. ve M.. D.. adına 04/06/2008 tarihinde, Y.. B.. adına 24/12/2009 tarihinde birden çok sahte tescil belgesi düzenlendiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, aynı kişi adına aynı tarihte birden fazla belge düzenlenmesi halinde resmi belgede sahtecilik suçunun değişik zamanlarda işlenmesi koşulunun ne suretle gerçekleştiği açıklanıp tartışılmadan sanıklar F.. A.., L.. K.., M.. Y.., H.. M.., S.. K.., İ.. M.., S.. D.., S.. K.., M.. D.. ve Y.. B.. hakkında atılı suçtan tayin edilen cezaların TCK’nın 43. maddesi uyarınca artırılması,
Sanık T.. I.. hakkında görevi kötüye kullanma suçundan TCK’nın 62. maddesi uyarınca yapılan indirim sonucunda tayin edilen sonuç cezanın 1 yıl 8 ay yerine 1 yıl 6 ay olarak, sanıklar Tülay ve Nejdet haklarında 13’er kez zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 62. maddesi uyarınca yapılan indirim sonucunda tayin edilen sonuç cezaların 2’şer yıl 7’şer ay 7’şer gün yerine 2 yıl 6 ay 27 gün olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
29/09/2010 tarihli dilekçe ile EFG Finansal Kiralama A.Ş. vekili tarafından kamu davasına katılma isteminde bulunulmuş olmakla birlikte bu yönde bir karar verilmediği gözetilmeksizin vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmesi,
Adli emanetin 2010/31 sırasına kayıtlı hakkında kamu davasının tefrikine karar verilmiş olan Satılmış Kerekli’nin yargılamasına konu plakalar ve tescil belgelerinin dosyada delil olarak saklanması yerine müsaderesine karar verilmesi,
Dosya arasındaki plakalar ve CS 540 tip 2006 model NEWHOLLAND marka biçerdöver ruhsatları ile adli emanetin 2010/291 sırasında kayıtlı eşyalar hakkında bir karar verilmemesi,
Suçların 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında aynı Yasanın 53/5. maddesinin sanıklar Tülay ve Nejdet haklarında uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, katılan vekili, sanıklar ile müdafiilerin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, zincirleme biçimde nitelikli zimmet suçundan verilen cezalar itibariyle kısmen de re’sen temyize tabi hükümlerin sanık Tülay hakkında 30/10/2009 gün ve 2009/1930 Esas sayılı, sanıklar Tülay ve Nejdet haklarında 07/07/2010 gün ve 2010/1871 Esas sayılı iddianameler ile açılan kamu davalarına ilişkin olarak resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümler hariç olmak üzere kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozmanın mahiyetine göre aynı Kanunun 325. maddesi gereğince hakkındaki hükmü temyiz etmeyen sanıklar E.. G.., Ş.. K.. ve M.. K..’ya TEŞMİLİNE, tutuklama tarihi ve bozmanın sanık lehine niteliği gözetilerek tutuklu sanık N.. A..’ın TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal salıverilmesinin mahalline bildirilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 05/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.