Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2015/4186 E. 2018/9648 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4186
KARAR NO : 2018/9648
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Rüşvet verme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Suçtan zarar gören Hazine vekilinin, 15/12/2014 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü 1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süreden sonra 26/12/2014 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, süresinde yapılmayan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, incelemenin sanık müdafin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında, suç tarihinde … 5. Hudut Bölük Komutanlığına bağlı karakolda Piyade Er olarak görev yapan …, … ve …’a sınırdan kaçak hayvan geçirilmesine göz yummaları karşılığında menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleştiği kabul edilen eylemi nedeniyle rüşvet verme suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de;
5237 sayılı TCK’nın 6352 sayılı Yasa değişikliği öncesinde rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde “rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlanmasının veya kişilerin bu şekildeki iş için kamu görevlisine çıkar temin etmelerinin rüşvet tanımından çıkarıldığı, bu durumda diğer koşulların varlığı halinde görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağı anlaşılmakla,
Rüşvet suçlarına konu olan menfaatin suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 252/3. maddesi anlamında kamu görevlisi kişiye görevinin gereklerine aykırı olan bir işi yapması için verilip verilmediği hususunun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve buna bağlı olarak suç niteliğinin tayini bakımından, sanık hakkında suç tarihi olan 2011 yılı itibarıyla 5607 sayılı Kaçakçılık Yasasına muhalefet suçuna ilişkin olarak açılmış bir soruşturma ve dava olup olmadığının tespitiyle varsa buna ilişkin evrakın akıbeti araştırılarak onaylı bir örneğinin dosya içine alınması, bir karşılaşma suçu olan rüşvet suçunun çok failli suçlardan olup, bir tarafta rüşvet verenin, diğer tarafta ise rüşvet alan kamu görevlisinin yer aldığı, rüşvet veren ve alanın, aynı amacın gerçekleşmesini hedefledikleri, bu itibarla esasında veren ve alan açısından tek bir suç olduğu, dava konusu somut olayda sivil şahıs olan sanık …’den rüşvet aldığı iddia olunan …, ve … hakkında rüşvet alma suçundan dolayı … 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2018/266 Esas sayılı kamu davasının açılmış olduğu görülmekle, aynı olaya ilişkin farklı kararlar verilmesinin önüne geçmek, uygulama birliğini sağlamak ve her iki davada adil sonuç çıkmasını temin etmek için, rüşvet aldığı iddia olunan asker şahıslar hakkında karar verilip verilmediğinin, verilmişse kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmasından, kesinleşmemişse sonucunun bekletici mesele yapılmasından, kesinleşmişse dava evrakları ile gerekçeli kararın onaylı örneklerinin getirtilmesinden sonra bütün deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi için kime, ne şekilde, hangi iş ve işlemi nedeniyle menfaat temin edildiği ya da rüşvet anlaşmasına varıldığı karar yerinde denetime imkan verecek biçimde gerekçeleriyle gösterilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Sanıktan rüşvet alma iddiasıyla alakalı haklarında soruşturma yürütülmesi nedeniyle anlatımları kendilerini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan tanıklara çekinme hakkının hatırlatılması, bu hakkın kullanılmaması halinde ise yeminsiz dinlenilmeleri gerekmesine rağmen, tanıklar … ve …’ın çekinme hakkı hatırlatılmadan ve yemin verilerek, tanık …’nın ise çekinme hakkı hatırlatılmasına rağmen yemin verilerek dinlenilmeleri suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 48 ve 50/1-c maddelerine aykırı davranılması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili haklarından koşullu salıverilme tarihine, 53/1. maddesinde yazılı diğer haklardan 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi,
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı iptal Kararının Resmi Gazete’nin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 53/1. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 13/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.