YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/9509
KARAR NO : 2014/12187
KARAR TARİHİ : 04.12.2014
Tebliğname No : 4 – 2011/258931
MAHKEMESİ : Kocaeli 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/01/2011
NUMARASI : 2009/623 Esas, 2011/3 Karar
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, yaralama
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hakaret suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamlara göre TCK’nın 58/6-7. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanık müdafiin temyiz itirazlarının reddiyle eleştirilen husus dışında usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
Görevi yaptırmamak için direnme ve kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde ise;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Olay günü borçlu M.. G..’in evinde haciz işlemi yapmakta olan katılan icra memuru ve mağdur avukatın görevini engellemek için bulundukları yere gelen sanığın elindeki sopayla dosyaya vurduktan sonra icra memurunu iteklediği, mağdur avukatın sol dizine sopayla vurarak basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaraladığı anlaşılan olayda, cebir içeren eylemlerinin kesintisiz olarak gerçekleşmesi karşısında hukuki anlamda tek fiil olarak kabul edilmesi gerektiği ve kül halinde içlerinden biri yargı görevi yapan birden fazla kamu görevlisine karşı zincirleme şekilde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu, TCK’nın 265/2,4 43/2-1. maddelerinin uygulanması gerektiği, kasten yaralama fiilinin ise bu suç içinde eridiği nazara alınmadan oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde 2 ayrı mahkumiyet hükmü kurulması,
Sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamlara göre TCK’nın 58/6-7. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılmaması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 04/12/2014 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dairemizin 2012/7440 Esas-2013/5092 Karar, 2012/6555 Esas-2013/5094 Karar, 2012/7786 Esas-2013/5146 Karar sayılı ilamlarında ayrıntıları yazılı karşı oylarımdaki gerekçelerle;
Avukatların, kamusal bir faaliyet olup, yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevi icra dairesine aittir. Bu görev, icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirilir. Alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haciz yapılabilir. Hazır bulunmaları durumunda ise, sadece haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 88/1. maddesi kapsamında muvafakat etme veya etmeme yetkisini kullanabilirler.
Ayrıca; 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz işlemini yapmakla görevli icra dairesi görevlilerine yönelik olarak görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi, hukuksal anlamda bir fiil ile avukat ve icra görevlisine direnilmesi durumunda TCK’nın 265/2. maddesi uyarınca verilecek cezanın aynı Kanunun 43/2. maddesi gereğince dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılması, TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bütün bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1.maddenin uygulanması gerektiği, aynı Kanunun 265/2.maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatindeyim.
Bu itibarla, yerel mahkemenin TCK’nın 265/2. maddesini uygulamamasının diğer bozma nedenlerine eklenmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.