YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/9308
KARAR NO : 2014/12620
KARAR TARİHİ : 11.12.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/196385
MAHKEMESİ : İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2011
NUMARASI : 2010/88 Esas, 2011/184 Karar
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, tehdit
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Tebliğnamede yer verilen resmi belgeyi yok etme suçu yönünden temyiz talebi bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Olay günü sanığın evinde haciz işlemi yapıldığı sırada icra memuru ve alacaklı vekili olarak görev yapan katılanların bu görevlerini engellemek için mutfaktan bıçak alarak katılan S.. Ö..’e doğru savurup hakaret içeren sözler sarf ettiği, bu olayı haciz tutanağına geçirmeye çalışan katılan G.. B..’ya da hakaret içeren sözler söyledikten sonra tutanağı alarak yırttığı, daha sonra katılan Gönül’ün boğazını sıktığı, S.. Ö..’in evden dışarı kaçarak polisi aradığı, peşinden çıkan sanığın tekrar hakaret ve tehdit içeren sözler kullandığı anlaşılan olayda, cebir/tehdit, hakaret içeren eylemlerinin kesintisiz olarak gerçekleşmesi karşısında hukuki anlamda tek fiil olarak kabul edilmesi gerektiği ve kül halinde içlerinden biri yargı görevi yapan birden fazla kamu görevlisine karşı zincirleme şekilde görevi yaptırmamak için direnme ile kamu görevlilerine zincirleme şekilde hakaret suçlarını oluşturduğu nazara alınıp TCK’nın 265/2,4, 43/2-1, 125/3-a, 4, 43/2-1. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, hakaret yönünden suç kastının nasıl yenilendiği ve eylemlerin neden bağımsız suç teşkil ettiği denetime imkan verecek şekilde açıklanmadan oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu direnme ve iki ayrı hakaret suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması,
Temel cezalar alt sınırdan ve farklı sürelerle belirlendiği halde, ertelemeye ilişkin denetim sürelerinin gerekçesiz olarak 3 yıl şeklinde en üst sınırdan tayini suretiyle orantılılık ilkesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 11/12/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dairemizin 2012/7440 Esas-2013/5092 Karar, 2012/6555 Esas-2013/5094 Karar, 2012/7786 Esas-2013/5146 Karar sayılı ilamlarında ayrıntıları yazılı karşı oylarımdaki gerekçelerle;
Avukatların, kamusal bir faaliyet olup, yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. Maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevi icra dairesine aittir. Bu görev, icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirilir. Alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haciz yapılabilir. Hazır bulunmaları durumunda ise, sadece haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 88/1. maddesi kapsamında muvafakat etme veya etmeme yetkisini kullanabilirler.
Ayrıca; 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz işlemini yapmakk görevli icra dairesi görevlilerine yönelik olarak görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi, hukuksal anlamda bir fiil ile avukat ve icra görevlisine direnilmesi durumunda TCK’nın 265/2. maddesi uyarınca verilecek cezanın aynı Kanunun 43/2. maddesi gereğince dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılması, TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bütün bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1. maddenin uygulanması gerektiği, aynı Kanunun 265/2. maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatindeyim.
Bu itibarla, yerel mahkemenin TCK’nın 265/2. maddesini uygulamamasının diğer bozma nedenlerine eklenmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.