Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/7652 E. 2015/11209 K. 05.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/7652
KARAR NO : 2015/11209
KARAR TARİHİ : 05.05.2015

Tebliğname No : 5 – 2013/92116
MAHKEMESİ : Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/05/2012
NUMARASI : 2011/91 Esas, 2012/60 Karar
SUÇ : İcbar suretiyle irtikap

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanık Y.. Ş.. müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, tayin olunan cezanın miktarına göre 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/09/2012 tarihli, 2012/420 Esas, 2012/1771 sayılı Kararına göre 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin sadece karşılıksız yararlanma suçlarını kapsadığı anlaşıldığından, anılan Kanunun irtikap suçu yönünden getirdiği düzenlemeler de gözetilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık F.. G.. yönünden yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, Mahkemece de kabul edilen somut olayın oluş şekline göre sanık F.. G..’ın öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasanın öngördüğü anlamda icbar ve ikna boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı, bu itibarla irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, buna göre, suç tarihinde Ardahan 25. Mknz. P.Tug. Loj. Des. LYM Amirliği Tüketim Mal Saymanlığında mal sorumlusu olan sanık İkm. Kd. Üçvş. F.. G..’ın, Ardahan 25. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nın son 2 yıldan beri un ve bakliyat ihtiyacını karşılayan … Tarımsal Ürünleri Pazarlama Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş.nin Bölge temsilcisi olan A.. K..’e “burada bir düzenimiz var, sizin
getirdiğiniz mal problemsiz bir şekilde teslim alınacak, fiziki muayenesi yapılacak, analize gönderilecek, tabiki kendi düzenimize göre bunun bedeli olacak bedel olarak da kuruşlu belge tutarının % 2 sini kendisine % 2 sini de hesap sorumlusu olan sanık İkm. Kd. Üçvş. Y.. Ş.. adına alacağız “şeklinde sözler söylediği, mağdur A.. K..’in bu durumu şirket genel müdürü A.. Y..’a anlatması üzerine genel müdürün hukuka aykırı olduğunu bildiği halde sanık F.. G..’a komisyon vermeyi kabul ettiği, 30.09.2010 tarihinde şirket genel müdürünün parayı teslim etmeden önce T.C. K.K.K. 9. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığını telefonla arayarak olayla ilgili önce ihbarda bulunduğu, 09/12/2010 tarihinde de mağdurların sanık Fatih’i yakalatmak amacıyla yanlarında 6.000.TL para ile Askeri Savcılığa geldikleri, seri numaraları alınmış paraları Ardahan 25. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı …Paşa Kışlasındaki un deposunda sanık F.. G..’a teslim ettikleri ve hemen akabinde Askeri Savcılıkça suçüstü yapıldığı anlaşılan olayda ; 5237 sayılı TCK’nın rüşveti tanımlayan ve 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile değişiklik yapılıncaya kadar yürürlükte kalan 252/3. maddesinde “Rüşvet bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.” denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının (05/07/2012 tarihine kadar) rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı nazara alındığında sanık F.. G..’ın bu şekilde görevlerinin gereklerine uygun davranması karşılığında menfaat temin etmeye çalışma şeklinde gerçekleşen eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 257/3. maddesine uyan görevi kötüye kullanma suçuna teşebbüs niteliğinde olduğu gözetilmeden yazılı şekilde tamamlanmış irtikap suçundan hüküm kurularak fazla ceza tayini, sanık Y.. Ş..’in ise diğer sanığın eylemine iştirak ettiği hususunun şüpheli kaldığı, ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Anayasa m. 38/4, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6/2, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 11, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m. 14/2), sanığın aşamalarda değişmeyen savunmaları, mağdurların sanık Y.. Ş.. ile hiç görüşmediklerini, sanıkların birbirleriyle irtibatlı olduğunu sanık Fatih’in söylemlerinden çıkarttıklarını beyan etmeleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine diğer sanığın sonradan döndüğü soruşturma aşamasında alınan ifadesi dışında, kesin, inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı anlaşılmakla, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraati yerine yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Hükümden sonra 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 86. maddesi ile TCK’nın 250. maddesine eklenen 4. fıkraya göre; irtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak cezada yarı oranına kadar indirim yapılması mümkün hale geldiğinden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiği kabul edilmesine rağmen sanıklar hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 05/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.