Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/5627 E. 2014/10177 K. 28.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5627
KARAR NO : 2014/10177
KARAR TARİHİ : 28.10.2014

Tebliğname No : 4 – 2011/133591
MAHKEMESİ : Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/12/2010
NUMARASI : 2010/16 Esas, 2010/645 Karar
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Olay tarihinde kesinleşen icra takibiyle ilgili olarak haciz işlemi için işyerine gelen icra memuru ile birlikte TCK’nın 6/1-d maddesi uyarınca yargı görevi yapan katılan avukata karşı gerçekleştirilen eylemin aynı Kanunun 265/2, 43/2. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde eksik ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/10/2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Dairemizin 2012/7440 Esas-2013/5092 Karar, 2012/6555 Esas-2013/5094 Karar, 2012/7786 Esas-2013/5146 Karar sayılı ilamlarında ayrıntıları yazılı karşı oylarımdaki gerekçelerle;
Avukatların, kamusal bir faaliyet olup, yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin
uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevinin icra dairesine ait olduğu, bu görevin icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirileceği, alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haczin yapılabileceği, hazır bulunması durumunda alacaklı vekilinin haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı Kanunun 88/1. maddesi uyarınca muvafakat etme veya etmeme yetkisi bulunduğu, ayrıca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre haciz işlemini yapmakla görevli icra dairesi görevlilerine yönelik görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi, hukuksal anlamda bir fiil ile avukat ve icra görevlisine direnilmesi durumunda ise TCK’nın 265/2. maddesi uyarınca verilecek cezanın aynı Kanunun 43/2. maddesi gereğince dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılması, TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bütün bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1. maddenin uygulanması gerektiği, aynı Kanunun 265/2. maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatindeyim, bu nedenle yerel mahkemenin TCK’nın 265/2. maddesini uygulamamasının bozma nedeni yapılması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.