Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/5520 E. 2014/11685 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5520
KARAR NO : 2014/11685
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

Tebliğname No : 4 – 2011/94207
MAHKEMESİ : Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2010
NUMARASI : 2009/968 Esas, 2010/1132 Karar
SUÇ : Kasten yaralama, tehdit ve hakaret

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Avukat olan katılanın, olay günü alacaklı vekili sıfatıyla haciz işlemi için icra müdürlüğü görevlileri ile birlikte borçlu sanık S.. G..’in evine giderek haciz işlemine başladıkları sırada, sanık A.. G..’in yanlarına gelerek tehdit içeren sözler söylemesi üzerine bu sanığın olay yerinden uzaklaştırılmasından sonra diğer sanık S.. G..’in olay yerine gelerek katılanı yaralayıp tehdit etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkların eylemlerinin bir bütün halinde TCK’nın 265/2. maddesine uyan yargı görevini yapan kişiye karşı görevini yaptırmamak için direnme suçunun cebir ve tehdit unsurlarını oluşturduğu gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu Adnan hakkında tehdit, Savaş hakkında ise kasten yaralama ve tehdit suçlarından mahkumiyet hükümleri kurulması,
Hakaret eyleminin sanıklara ait evin avlusunda gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında, bu yerin aleni olup olmadığının gerektiğinde olay mahallinde keşif yapılmak suretiyle araştırılmasından sonra sonucuna göre TCK’nın 125/4. maddesinin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 27/11/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
Dairemizin 2012/7440 Esas-2013/5092 Karar, 2012/6555 Esas-2013/5094 Karar, 2012/7786 Esas-2013/5146 Karar sayılı ilamlarında ayrıntıları yazılı karşı oylarımdaki gerekçelerle;
Avukatların, kamusal bir faaliyet olup, yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevi icra dairesine aittir. Bu görev, icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirilir. Alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haciz yapılabilir. Hazır bulunmaları durumunda ise, sadece haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 88/1. maddesi kapsamında muvafakat etme veya etmeme yetkisini kullanabilirler.
Ayrıca; 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz işlemini yapmakla görevli icra dairesi görevlilerine yönelik olarak görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi, hukuksal anlamda bir fiil ile avukat ve icra görevlisine direnilmesi durumunda TCK’nın 265/2. maddesi uyarınca verilecek cezanın aynı Kanunun 43/2. maddesi gereğince dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılması, TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bütün bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1. maddenin uygulanması gerektiği, aynı Kanunun 265/2. maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatindeyim.
Bu itibarla, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 265/1. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğundan, yargı görevi yapan kişiye yönelik olarak işlendiği yönündeki sayın çokluğun görüşüne katılamıyorum.