Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/13881 E. 2015/16522 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13881
KARAR NO : 2015/16522
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

Tebliğname No : 5 – 2013/287445
MAHKEMESİ : Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2011
NUMARASI : 2009/1207 Esas, 2011/440 Karar
SUÇ : Tefecilik

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,…” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu,
Öte yandan, tefecilik suçunda suç tarihinin, kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih ve zincirleme suçlarda ise son suçun işlendiği gün olduğu, nazara alındığında;
Sanığın birden fazla kimseye değişik zamanlarda kazanç karşılığı ödünç para verdiğinin iddia edilmesi karşısında, alacaklısı olduğu tesbit edilen icra takip dosyalarında borçlu gözüken ancak mağdur veya tanık sıfatıyla dinlenmeyen kişilerin mağdur olarak beyanlarının tesbiti ve tefecilik yapıp yapmadığı hususunda kolluk araştırması yapılmasından sonra hasıl olacak sonuca göre suç tarihleri ve hukuki kesinti oluşup oluşmadığı da değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Sanığın kazanç karşılığı ödünç para verdiği kabul edilen H.. Ö..’in 16/12/2008 olan ifade tarihinden 4-5 yıl önce, Y.. C..’ın ise 2001 yılında borç para aldıklarını beyan etmeleri karşısında suç tarihinin 2004 yılı olduğu anlaşılmakla, sanığa isnat olunan tefecilik suçunun 2279 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibariyle 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık asli ve ilave zamanaşımı süresine tabi bulunduğu, inceleme günü itibariyle asli ve ilave zamanaşımı süresinin gerçekleştiği gözetilerek kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Sanığın değişik zamanlarda birden fazla kişiye kazanç karşılığı ödünç para verdiği kabul edilmesine rağmen, hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.