Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/13245 E. 2015/15771 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13245
KARAR NO : 2015/15771
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

Tebliğname No : 5 – 2013/268736
MAHKEMESİ : Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2012
NUMARASI : 2011/244 Esas, 2012/122 Karar
SUÇ : İkna suretiyle irtikap

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan H.. H..nin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 08/07/2013 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Kanunun 18. maddesindeki “…H.. H.. avukatının yazılı başvuruda bulunması halinde Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır.” düzenlemesinin verdiği yetkiye dayanılarak H.. H..nin katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/09/2012 tarihli, 2012/420 E. 2012/1771 K. sayılı kararına göre 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin; sadece karşılıksız yararlanma suçlarını kapsadığı anlaşıldığından, 6352 sayılı Kanunun irtikap suçu yönünden getirdiği düzenlemeler ile suç tarihi ve mahkemenin kabulüne göre, irtikaba konu olup katılanlardan istenen 15.000 TL tutarındaki değer nedeniyle bu Kanunla eklenen TCK’nın 250/4. maddesinin sanıklar hakkında uygulanamayacağı gözetilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Antalya Emniyet Müdürlüğü Kepez İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan sanıkların; olay tarihinde turistik tesislere servis aracı temini işiyle iştigal eden katılanların şirketine ait bir araca, piyasada on numara yağ olarak bilinen ve bireysel olarak kullanılması herhangi bir adli veya idari yaptırıma tabi olmayan yakıtın doldurulduğunu görmeleri üzerine önce katılanlardan D.. Ş.. ile görüşerek, yapılan eylemin cezasının yüksek olduğunu, bu eylem nedeniyle ticari yönden de zarara uğrayacaklarını bildirerek ve haklarında işlem yapılmamasına karşılık olarak, katılanlardan 5.000’er TL’den toplam 15.000 TL para talep ettikleri, sanıkların teklifini kabul etmiş gibi davranan katılanların durumu kolluk kuvvetlerine bildirmeleri üzerine, paranın bir miktarının teslim edileceği kararlaştırılan günde, seri numaraları daha önceden alınmış toplam 1.000 TL’nin katılan Durmuş tarafından sanık Ö.. K..’a teslim edilmesi sonrasında yapılan operasyon ile sanık Ö.. K..’ın üzerinde söz konusu paraların ele geçirildiği, katılanların ifade ve teşhisleri, fiziki takip ve görüntü inceleme tutanaklarının içerikleri itibariyle her üç sanığın fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri anlaşılmakla,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin; belli bir şiddete ulaşmasının, ciddi olmasının ve mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmamasının gerektiği, katılanların aşamalardaki beyanları ve olayın oluş şekline göre somut olayda sanıkların öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere, yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışlarının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun; keza, katılanların, kendilerinden istenen paranın yasal olarak verilmesi gereken bir para olmadığını bilmeleri nedeniyle ikna suretiyle irtikap suçunun yasal unsurunun oluşmadığı, sanıkların sabit görülen eylemlerinin suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sonraki düzenlemelere nazaran açıkça lehlerine olan TCK’nın 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için kamu görevlisinin çıkar sağlamaya teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yanılgılı nitelendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezalarının infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezalarının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiileri ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.