YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13049
KARAR NO : 2015/16086
KARAR TARİHİ : 10.11.2015
Tebliğname No : 4 – 2011/363445
MAHKEMESİ : Ilgaz Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 05/05/2011
NUMARASI : 2011/10 Esas, 2011/57 Karar
SUÇ : Görevi kötüye kullanma
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
TCK’nın 257. maddesinde belirtilen suçun oluşması için, görevin gereklerine aykırı davranış yanında “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması” öğelerinden birinin de gerçekleşmesinin gerektiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarında da (06/12/2005 gün E. 2005/4. MD-110 K. 2005/159; 18/10/2005 tarih E. 2005/4-96, K. 2005/118) belirtildiği üzere, görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma koşulu olan kamu zararının ekonomik zarar anlamında olduğu, kamu zararı kavramının ne olduğu hususunda müracaat edilebilecek ve her zaman için geçerli olabilecek genel bir tanım olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasasının 71. maddesine göre de mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasının kamu zararını oluşturduğu, somut olayda ise köy muhtarı olarak görev yapan sanığın suç tarihleri arasında başka bir ilde işçi olarak çalıştığı sabit olmakla birlikte bu eyleminden dolayı kişi mağduriyeti, kişilere haksız menfaat sağlama veya kamunun zararına neden olma şartlarından herhangi birine sebebiyet vermediği gözetilip atılı suçtan beraatine hükmonulması yerine yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre;
Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6086 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu, sanık hakkında uygulanan TCK’nın 257/2. maddesindeki hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırı 3 ay hapis cezası olmasına rağmen yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin alt sınırdan ayrılmak suretiyle temel cezanın belirlenmesi,
Kısa süreli hapis cezasının ertelendiği gözetilmeden TCK’nın 53/4. maddesine aykırı olarak 53/1-2-3. maddeleri gereğince hak yoksunluğuna hükmolunması,
TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle suçu işleyen sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması sırasında hangi hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklandığının gösterilmemesi,
Sanığın adli sicil kaydında yer alan Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/13 Esas, 2010/36 Karar sayılı ilamın kesin ve kesinleşme tarihinin 22/04/2010, incelenen dosyadaki suç tarihinin ise 2008 yılı olduğu ve tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden TCK’nın 58. maddesinin uygulanması,
Suç tarihinden sonra kesinleşen ilam dışında adli sicil kaydı bulunmayan, duruşma tutanaklarına yansımış olumsuz bir hali bulunmayan sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, suç tarihi itibariyle sabıkasız olduğu gözetilmeden “Sanık daha önce Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/13 esas ve 2010/36 karar sayılı kararıyla kasıtlı bir suçtan Mahkum olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında HAGB Uygulanmasına yer olmadığına” şeklindeki dosya kapsamıyla örtüşmeyen gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık, Üst Cumhuriyet Savcısı ve O yer Cumhuriyet Savcılarının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.