Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/11845 E. 2015/14875 K. 07.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/11845
KARAR NO : 2015/14875
KARAR TARİHİ : 07.10.2015

Tebliğname No : 4 – 2011/322799
MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/03/2011
NUMARASI : 2008/1399 Esas, 2011/164 Karar
SUÇ : Tefecilik

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanık M.. A.. hakkındaki hükmün incelemesinde;
Kısa süreli olmayan erteli hapis cezasının yasal sonucu olarak kazanılmış hakka konu teşkil etmeyen TCK’nın 53/1-2-3. maddeleri gereğince hak yoksunluklarına hükmedilmemiş ise de, bu hususun infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanığın temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
Sanık O.. Ç.. hakkındaki hükmün incelenmesinde;
Sanık O.. Ç..’nin hükümden sonra 15/09/2012 tarihinde öldüğü UYAP ortamından temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu, bozmayı gerektirmiş ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322, 5237 sayılı TCK’nın 64/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının sanığın ölümü sebebiyle DÜŞÜRÜLMESİNE,
Sanık H.. K.. hakkındaki hükmün incelemesinde ise;
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,…” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu,
Öte yandan, tefecilik suçunda suç tarihinin, kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih ve zincirleme suçlarda ise suç tarihinin son suçun işlendiği gün olduğu nazara alındığında,
Sanığın 2004 yılında katılana kazanç elde etmek amacıyla faiz karşılığı ödünç para verdiğinin anlaşılması karşısında, 2006 yılında diğer sanıkların katılana kazanç elde etmek amacıyla faiz karşılığı ödünç para vermeleri eylemlerine iştiraki değerlendirilip tartışılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, ilk suç tarihi olan 2004 yılı ile karar günü arasında zamanaşımı gerçekleşen eylemden dolayı yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 07/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.