Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2013/11702 E. 2015/15469 K. 22.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/11702
KARAR NO : 2015/15469
KARAR TARİHİ : 22.10.2015

Tebliğname No : 5 – 2012/288070
MAHKEMESİ : Bursa 10. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/06/2012
NUMARASI : 2011/464 Esas, 2012/549 Karar
SUÇ : Tefecilik, sahtecilik

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanık H.. D.. hakkında tefecilik suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve yasaya uygun olduğundan katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık S.. D.. hakkında tefecilik ve sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde ise;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/06/2010 tarihli ve 2010/11-98, 143 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, TCK’nın 43/1. maddesinde düzenlenen, “değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için bir kişiye karşı aynı suçun mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gerektiği, suçun aynı anda bir kişiye karşı birden fazla işlenmesi halinde zincirleme suçun gerçekleşmeyeceği, suça konu bonoların farklı tarihlerde düzenlendiğine dair dosyada delil bulunmadığı gözetilerek, belirtilen senetlerin takibe konulduğu Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2010/10189, 2010/9515, 2010/9517 ve 2010/9521 Esas sayılı dosyalarının getirtilip incelenmesiyle farklı tarihlerde icraya konulup konulmadıklarının açıklığa kavuşturulması sonrasında, resmi belgede sahtecilik suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden 43. madde uyarınca artırım yapılması,
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle
çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,…” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu nazara alındığında, birden fazla kişiye değişik zamanlarda kazanç elde etmek amacı ile ödünç para verdiği kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiği ayrıca sanığın adli sicil kaydında yer alan Bursa 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2009 gün, 2008/1194 Esas, 2009/996 Karar sayılı ilamına göre sanığın 2008 yılı içinde işlediği tefecilik suçundan dolayı hakkında mahkumiyet kararı verildiği, temyize konu bu dosyadaki suç tarihinin ise 2008-2010 yılları olduğunun anlaşılması karşısında, bahse konu dosyanın aslı veya onaylı bir örneğinin getirtilmesi, eylem ve iddianame tarihlerine göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının araştırılması, zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşması halinde zincirleme tefecilik suçundan hüküm kurulup kesinleşen dosyadaki verilen cezanın bu cezadan mahsup edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Hapis cezasının yanı sıra 300 gün olarak belirlenen temel adli para cezasından TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken 250 gün yerine 240 gün şeklinde noksan adli para cezasına hükmolunması,
Adli sicil kaydına göre mükerrir olan sanık hakkında TCK’nın 58/6-7. maddelerinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanık S.. D.. müdafii ile katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.