YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10092
KARAR NO : 2014/12778
KARAR TARİHİ : 16.12.2014
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit, hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanığa hakaret suçundan verilen adli para cezasının miktarına göre kesin nitelikte olması nedeniyle temyizi kabil olmadığından temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosya kapsamına göre hakkında icra takibi bulunan sanığın alacaklı vekili olan katılana karşı haciz işleminden hemen önce yaptığı telefon görüşmelerinde ve bilahare haciz sırasında bu işlemin yapılmaması için ölümle tehdit içeren sözler sarfettiği anlaşılmakla eyleminin TCK’nın 6/1-d maddesi delaletiyle aynı Kanunun 265/2. maddesine uyan görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde tehdit suçundan cezalandırılması,
Kanuna aykırı, sanık ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/12/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Avukatların, kamusal bir faaliyet olup, yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevi icra dairesine aittir. Bu görev, icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirilir. Alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haciz yapılabilir. Hazır bulunmaları durumunda ise, sadece haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 88/1. maddesi kapsamında muvafakat etme veya etmeme yetkisini kullanabilirler.
Ayrıca; 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre haciz işlemini yapmakla görevli icra dairesi görevlilerine yönelik olarak görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bütün bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1. maddenin uygulanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, somut olayda sanığın eyleminin görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu kabul etmekle birlikte aynı Kanunun 265/2. maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatiyle eylemin yargı görevini yapan kamu görevlisine karşı işlendiği yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
…
Yargıtay Üyesi