Yargıtay Kararı 5. Ceza Dairesi 2012/15715 E. 2014/3496 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15715
KARAR NO : 2014/3496
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

Tebliğname No : 2 – 2011/308006
MAHKEMESİ : İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2010
NUMARASI : 2009/431 Esas, 2010/575 Karar
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıklar hakkında direnme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Suçun yargı görevini yapan katılan avukata karşı işlenmiş olması karşısında TCK’nın 265/2. madde kapsamında cezalandırılan sanıklar hakkında alt sınırdan hüküm kurulduğu anlaşılmakla, tebliğnamede bu nedenle bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Ancak;
İskenderun 2. İcra Müdürlüğü tarafından alacaklı vekili olan katılanın talebi ile sanık Mustafa’nın Belen İlçesindeki iş yerinde haciz işlemi yapıldığı sırada evinde de haciz işleminin yapılacağını öğrenmesi üzerine katılana ”evime giderseniz seni öldürürüm” şeklinde sözler sarfettiği ve olay yerinde bulunan diğer sanık Bekir’in de katılana hitaben ”eve giderseniz ondörtlüyü karnınıza boşaltacağım, cenazen çıkar” diyerek üzerlerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri iddiasıyla yapılan yargılamada; söz konusu eylemlerin sanığın iş yerinde uygulanan haciz işlemi tamamlandıktan sonra meydana geldiği gözetilerek bu haciz işlemi ile ilgili direnme suçunun oluşmadığı, bir icra takip işlemi olan haczin icra dairesi müdürü veya görevlendireceği yardımcısı ya da katiplerinden biri tarafından yapılabileceği de gözetilip, öncelikle suça konu haczi gerçekleştiren icra müdürünün tanık sıfatıyla mahkemeye celbi sağlanarak icra işleminin sanığın evinde de devam edip etmeyeceği hususunun tespitinden sonra sanıkların hangi görevin yapılmasını ne şekilde engellediklerinin denetime olanak verecek şekilde gerekçeleriyle karar yerinde tartışılmasından ve sanıkların aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanlarında katılanın sanık Mustafa’ya hitaben sarfettiği “ben seni bitirmeye geldim ne desen anlamıyorum, evini de kaldıracağım” şeklinde sözleri nedeniyle haklarında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesinden sonra hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Sanık Mustafa hakkında hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 gün ve 2008/149-163, 13/11/2007 gün 2007/171-235 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK’nın 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu, sanık Mustafa’nın sabıkasında yer alan elektrik hırsızlığına ilişkin ilamın ise 6352 sayılı Kanun ile karşılıksız yaralanma suçuna dönüştüğü ve söz konusu borcun ödenmesi halinde suç olmaktan çıkarıldığı, sanığın ödemeyi yapmış olması halinde sabıkasız olacağı da gözetilerek, bu konu araştırıldıktan sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılması lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31/03/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dairemizin 2012/7440 Esas-2013/5092 Karar, 2012/6555 Esas-2013/5094 Karar, 2012/7786 Esas-2013/5146 Karar sayılı ilamlarında ayrıntıları yazılı karşı oylarımdaki gerekçelerle;
Avukatların, kamusal nitelikte olduğunda ancak yargısal nitelikte olmadığında tereddüt bulunmayan icra dairesindeki cebri icra faaliyetindeki görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit kullanılması durumunda 5237 sayılı TCK’nın 265/2. maddesindeki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal uygulanamaz. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için görevini yapması cebir ve/veya tehditle engellenen kişinin TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yazılı kişilerden olması yanında ayrıca yapılması engellenen görevin de yargısal faaliyet niteliğinde bulunması gerekir.
Bir icra takip işlemi olan haczi yapma görevinin icra dairesine ait olduğu, bu görevin icra müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısı ya da katip tarafından yerine getirileceği, alacaklı veya borçlunun dolayısıyla vekilleri olan avukatların yokluğunda da haczin yapılabileceği, hazır bulunması durumunda alacaklı vekilinin haczedilen kıymetli eşyalar dışında kalan menkul malların borçluya bırakılıp bırakılmayacağı hususlarında 2004 sayılı Kanunun 88/1. maddesi uyarınca muvafakat etme veya etmeme yetkisi bulunduğu, ayrıca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre haciz işlemini yapmakla görevli icra dairesi görevlilerine yönelik görevin yapılmasını engellemek amacıyla cebir ve/veya tehdit eylemleri TCK’nın 265/1. maddesinde asgari haddi 6 ay azami haddi 3 yıl hapis cezası gerektirirken, hacizde bulunma hakkı olan ancak sınırlı bir yetki kullanabilecek olan avukata karşı işlenen aynı nitelikteki eylemin asgari haddi 2 yıl azami haddi 4 yıl hapis cezası olarak müeyyidelendirilmesi, 5237 sayılı TCK’nın 3/1. maddesinde yazılı “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” ilkesiyle de çelişmektedir.
Bu sebeplerle; yargısal faaliyet niteliğinde bulunmayan icra dairesindeki cebri icra işlemlerinde özel olarak da haciz işleminde avukata karşı görevini yaptırmamak için cebir ve/veya tehdit kullanılmasında TCK’nın 265/1. maddenin uygulanması gerektiği, aynı Kanunun 265/2. maddesindeki daha ağır ceza gerektiren nitelikli halin uygulanamayacağı kanaatinde olduğumdan, yerel mahkemenin TCK’nın 265/2. maddesini uygulamasının bozma nedeni yapılmaması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.