Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2023/1256 E. 2023/3084 K. 08.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1256
KARAR NO : 2023/3084
KARAR TARİHİ : 08.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/85 E- 2018/323 K
HÜKÜM/KARAR : Davanın Kabulüne

Hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 17 Hukuk Dairesinin 26.05.2015 gün, 2014/18014 E, 2015/7756 K sayılı bozma ilamına uyularak, taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı … ve … den alacaklı olduğunu, davalılar aleyhine icra takibi yapılıp takibin kesinleştiğini, borçluların adına kayıtlı arsanın ve üzerinde yer alan villanın mal kaçırma gayesi ile düşük bedel ile davalı …’ a devredildiğinin tespit edildiğini beyan ederek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; geçerli bir aciz vesikası sunulmadığını, gayrımenkulün 150.000 TL ye değil, 350.000 TL ye alındığını buna ilişkin ödemenin de banaka kanalı ile yapıldığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.

2. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; davacıların, müvekkillerinin … A.Ş. deki eski ortakları olduğunu, alacağın hisse senedi satışından kaynaklandığını dolayısıyla şirketin satıldığı zaman şirketin ve kişilerin mali durumu hakkında davacıların bilgisinin bulunduğunu, müvekkili …’ in aynı şekilde Çiğli tapusunda kayıtlı … İş Merkezi No:32 Çiğli İzmir adresindeki taşınmazını 21.02.2007 tarihinde hisse senedinden kaynaklanan borç karşılğı …’ a sattığını, 22.07.2007 tarihinde 60.000-USD’ nin … hesabına gönderildiğini, bu şekilde müvekkilinin şirkete ait borçlarını ödemek için şahsına ait taşınmazları sattığı gerçeğini davacıların bilmekte olduklarını, yapılan satışların hepisinin gerçek ve … A.Ş.ne sermaya sağlamaya yönelik olarak yapıldığını, davacı tarafın iddialarında … komşusu ise davacılarda davalıların yıllarca ortaklık yaptıkları eski dostları ve eski ortakları olduğunu, davacı tarafın diğer davalı için yaptığı komşu açıklamasına göre ortaklık ve dostluk kavramının yapılan işler için dava daha iyi oturmuş bir kavram olduğunu, yapılan satışların hiçbir şekilde muvazaaya dayanmamakta olduğunu, gerçek satışlar olduklarını, İİK md.277 ve devamı maddeleri kapsamında iptale konu olarak bir tasarruf bulunmadığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 30.01.2012 tarihli ve 2011/211 E., 2012/28 K sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Yargıtay (Kapatılan)17.Hukuk Dairesi’nin 16.04.2013 tarih, 2012/6394 Esas ve 2013/5538 Karar sayılı ilamı ile; “…. dinlenen tanık beyanlarının içeriğinden ve davalı … vekilinin cevap dilekçesinden de anlaşıldığı üzere davalılar aynı site içerisinde villa komşusu olduğu, tanıkların beyanlarına göre de taşınmaz satın alındıktan sonra borçlular tarafından kullanılmaya devam edilmiş ya da taşınmaz 1-2 yıl bakımsız bırakılmış olduğu, tanık beyanlarında belirtilen hususların doğru olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan bu suretle İİK’nin 280/I fıkrası şartlarının başka bir ifade ile davalı …’nün villa komşuları olan borçluların alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiklerini bilebilecek kişilerden olup olmadığı irdelenmeden, şayet taşınmaz satışından sonra borçluların taşınmazı kullanımları mevcut ise bunun resmi bir kira sözleşmesine dayanıp dayanmadığı araştırılmadan buna ilaveten taşınmaz satın alındıktan sonra uzun süre kullanılmamış ise bunun 3. kişi açısından hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği üzerinde durulmadan eksik inceleme ile hüküm tesisi isabetli değildir. .” gerekçesi ile hükmün BOZULMASINA karar, verilmiştir.

3. Mahkeme söz konusu bozma ilamına uyarak yaptığı yargılama neticesinde; 05.06.2014 tarih, 2013/495 E- 2014/322 K sayılı kararı ile ” davalı …’ın kötü niyetinin ispat edilememiş olması gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş” söz konusu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4. Yargıtay (Kapatılan) 17 Hukuk Dairesi’nin 26.05.2015 tarih, 2014/18016 E- 2015/7756 K sayılı ilamı ile “…davalı borçlular Salih ve …’in dava dışı … San. ve Tic. AŞ.’nin ortakları olduğu, anılan şirketin 21.6.2007 tarihinde Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı dava sonucu 2007/168 Esas 2009/3 Karar sayılı 13.1.2009 tarihli ilam ile iflasına karar verildiği, davalı 3.kişi …’ın da savunmasındaki beyanlarından İstanbul’da dış ticaret işi ile uğraştığı, Nişantaşı ve Park İstinye’de restorantları bulunduğu, dolayısıyla davalıların gıda sektöründe faaliyette bulundukları, aynı zamanda villa komşuları olduğu, tanık beyanlarının ağırlıklı olarak dava konusu taşınmazın borçlular tarafından kullanıldığı yönünde olduğu, dava konusu taşınmazın davalı 3.kişi tarafından kullanılmaması ve kiraya verilmemesine rağmen 6.5.2009 tarihinde yapılan keşif sırasındaki mahkeme gözleminde evin eşyalı olduğunun tespit edildiği, kaldı ki, yatırım amacıyla alınan lüks villanın sekiz yıl boyunca kiraya verilmemesi ticaretle uğraşan davalı 3.kişi açısında hayatın olağan akışına uygun olarak değerlendirilemeyeceğinden davalı 3.kişi …’ın borçluların durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ile dava konusu tasarrufun davacıların alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK 280/1 madde gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği…” gerekçesi ile hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 19.06.2018 tarih, 2016/85 E., 2018/323 K sayılı ile uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde;” ….bozma ilamından sonra davalılar … ve …’ın öldükleri anlaşılmış, taraf teşkili sağlandıktan sonra bozma ilamı doğrultusunda davacının davasının kabulüne, İzmir ili Urla ilçesi … köyü 649 parselde kayıtlı gayrimenkulün davalı borçlular tarafından …’a satışına ilişkin 04/06/2007 tarihli tasarrufun iptaline, davacı vekiline İzmir 23. İcra Müdürlüğüne ait 2007/22673 Esas sayılı dosyadan asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere cebri icra yetkisi verilmesine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı … vekili tarafından temyiz dilekçesinde; yargılama sırasında davalı …’in vefat ettiği, 14.03.20017 tarihli duruşmada davalı …’in mirasçıları tarafından Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/856 Esas ve 2016/187 Karar sayılı ilamı ile mirasın reddedildiğinin bildirildiği, yerel mahkemece taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği, bozmaya uyup uyulmadığı hususunda karar verilmediği, davacı tanıklarının ifadelerinin tutarlı olmadığı beyan edilerek kararın bozulması talep edilmiştir

2. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde; miras bırakan …’ın bozma ilamından sonra 23.11.2015 tarihinde vefat ettiği, müvekkilin mirası İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/214 sayılı dosya ile reddettiği, mirasın reddedilmesine rağmen aleyhine hüküm kurulduğu beyan edilerek kararın bozulması talep edilmiştir.

3. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde; mahkemenin bozma ilamına uyulup uyulmadığını belirtmediği, bozma ilamı öncesinde verilen kararları doğru olduğunu, bedel farkının olmadığını, müvekkil ile borçlu arasında herhangi bir ilişkin bulunmadığını, bazı tanık beyanlarının ise dikkate alınmadığını beyan ederek kararın bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasındaki tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3/2 maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nın 427 vd. maddeleri

2. 2004 sayılı İcra İflas Kanun’un 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali hükümleri.

3. Değerlendirme
1. Dava İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne, davacı yararına cebri icra yetkisi verilmesine yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği görülmüştür.
Ancak; dosya içerisindeki belgelere göre; davalı …’in vefat ettiği, 14.03.2017 tarihli duruşmada davalı …’in mirasçılarının mirası reddettiklerine dair Urla Sulh Hukuk Mahkemesi kararını dosyaya ibraz ettikleri, yerel mahkemece de tasfiye memuru atanarak taraf teşkilinin sağlandığı ve yargılamaya devam edildiği anlaşılmıştır.
Davalı 3. Kişi …’ın da 23.11.2015 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olan … ve …’ın İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/214 sayılı dosyası ile mirası reddettikleri anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanununun 612.maddesinde “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği” düzenlenmiştir. Yani murisin en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.
Bu yasal düzenleme uyarınca, mirasın birinci derecedeki mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde miras ikinci derecedeki mirasçılara geçmez. Tereke tasfiye olunur, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısım varsa red vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılarına verilir. Türk Medeni Kanununun 614. maddesinde mirasçıların sonra gelen mirasçılar yararına mirası reddedebilecekleri düzenlenmiş ise de, somut olayda bu maddeye göre yapılmış bir mirasın reddi talebi de bulunmamaktadır.
Dava konusu olayda, davalı …’ın mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiği açıktır. Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi için yasal prosedürün uygulanıp, sonuçlandırıldığı takdirde mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile davaya devam edilmesi ve buna göre taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerekir. (HGK. 3.7.2002 T.15-572 K.577)
Taraf teşkili, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gereken bir husustur. Nitekim mahkemece, borçlunun ölümü üzerine taraf teşkili sağlanmaya çalışılmış ise de davalı … yönünden TMK’nın 612. ve devamı maddeleri yanlış yorumlanarak, alt soy mirascıların davaya dahili ve mirası reddettikleri dikkate alınmaksızın yargılama masraflarından sorumlu tutulmaları hatalı olmuştur.
Yine aynı şekilde davalı borçlu … yönünden İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/29 Tereke dosyasında …’in tasfiye memuru olarak atandığı ve karar ilamının da kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen, hüküm de tasfiye memurunun adının yazılmamış olması da doğru görülmemiştir.

2. Bozma neden ve şekline göre davalı … vekilinin, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. KARAR
1. Değerlendirme bölümünün (1) numaralı bendinde açıklanan sebeplerle; davalı … vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

2. Değerlendirme bölümünün (2) numaralı bendinde açıklanan sebeplerle davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgili davalılar …, … ve …’a iadesine,

Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.