YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9240
KARAR NO : 2022/14014
KARAR TARİHİ : 07.11.2022
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Hatay 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasında yaralanma nedeniyle maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; müvekkilinin karşıdan karşıya geçerken davalı nezdinde … poliçesi olan motosikletin müvekkiline çarptığını, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralanarak malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak olarak 30.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile; 12.545,88 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-a-6 bendine göre davanın esasıyla ilgili gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf talepleri incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile, davacının geçici iş göremezliğe yönelik 100,00 TL maddi tazminat talebinin reddine, davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kısmen kabulü ile 18.961,88 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi, HMK’nın 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Diğer yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni … Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.
Somut olayda; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan ve ilk derece mahkemesi tarafından da karara esas kabul edilen 30/06/2020 tarihli aktüer bilirkişi raporunda; TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre ve % 1,8 teknik faiz uygulanarak, işleyecek devre bakımından “devre başı ödemeli belirli süreli rant” yöntemi kullanılarak tazminat hesabı yapıldığı; ilk derece mahkemesi tarafından, TRH 2010 yaşam tablosu ve % 1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplanan sürekli işgücü kaybı tazminatına karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda söz konusu hesaplama yöntemine itiraz ettiği, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekiline 30/06/2020 tarihli aktüer bilirkişi raporunun usulüne uygun tebliğ edildiği, ancak davacı vekili tarafından söz konusu bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmadığı, bu nedenle davacı vekili yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf itirazının kabul edilmediği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunun tarihi 30/06/2020 olup, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli 2019/40-2020/40 sayılı iptal kararından önce olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı vekilinin söz konusu iptal kararından önce iptal kararına konu sebeplerle anılan bilirkişi raporuna itiraz edemeyeceği anlaşılmasına göre, davacı vekilinin söz konusu bilirkişi raporuna itiraz etmemesi sebebiyle davalı yararına kazanılmış hak oluşmayacağı, söz konusu bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin de davacı yönünden kesinleşmeyeceği anlaşılmaktadır.
Şu durumda Dairemizin içtihatları gereği, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu’nun kullanılması yerinde olmakla birlikte % 1,8 teknik faiz ve işleyecek devre bakımından “devre başı ödemeli belirli süreli rant” yöntemi kullanılması doğru olmamıştır. Ancak davacı tarafın PMF 1931 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi ile hesaplama yapılmasını talep ettiği anlaşılmakla, davacı için, PMF 1931 Yaşam Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömür süresinin belirlenmesi, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan ve işleyecek devre bakımından “progresif rant” formülü kullanılarak tazminat hesaplamasının yapılması gerektiği dikkate alınmak suretiyle, bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 07.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.