Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2022/7037 E. 2022/11455 K. 05.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7037
KARAR NO : 2022/11455
KARAR TARİHİ : 05.10.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tahkim davasının yapılan yargılaması sonunda; Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince verilen 26/08/2020 – 2020/İHK-12488 sayılı kararın süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 17/09/2011 tarihinde davalının trafik sigortacısı olduğu araçla tek yanlı olarak meydana gelen kaza sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacının %11,1 oranında özürlü kaldığını, geçici işgöremezlik süresinin 4 ay olduğunu, başvuruya karşın ödeme yapmayan davalı için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğunu, 2018.E.99304 / K20l9/39978 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu kararı ile 96.903,12 TL tespit yapıldığını ancak sehven ıslah yapılmaması nedeniyle Heyet tarafından 40.000 TL’ye hükmedildiğini belirterek Sigorta Tahkim Komisyonu kararıyla kesinleşmiş olan bakiye 56.903,12 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını belirterek başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince; istemin kabulüne ve kabul edilen 56.903,12 TL tazminatın 26/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … kuruluşundan tahsiline karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İtiraz Hakem Heyetince; davalı vekilinin itirazının kısmen kabulüne, vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilmesine karar verilmiş, itiraz hakem heyeti kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, TBK’nın değişik 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun KTK) 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, TBK’nın 72. ve 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir.
2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 17/09/2011 tarihinde gerçekleşmiş, bu kaza sonucu Karadeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından hazırlanan 13/07/2018 günlü heyet raporuna göre davacının beden gücü kaybı oranının %11,1 olduğu tespit edilmiş, davacı vekili tarafından 15/11/2019 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuruda bulunulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre gelişen durumun varlığı ispat edilememiştir. Davalı tarafından zamanaşımı definde bulunulmuş, İtiraz Hakem Heyetince, davalı vekilince bu yöne dair savunma yapılmadığı ve süresinde belge sunulmadığından itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Oysa ki; davalı vekili tarafından 28/11/2019 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunulduğu, davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusuru ile neden olduğu ve davacının %11,1 maluliyeti ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nın 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 15/11/2019 tarihinde açılmış olması, sigorta şirketine yapılan başvurunun Türk Borçlar Kanunu 154. maddesinde sayılan zamanaşımını kesen nedenlerden birisi olmaması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır.
Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’ da öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık Hakem Heyetince davanın kabulü yönünde verilen karar hatalı olup İtiraz Hakem Heyetince de davalı vekilinin bu yöne dair itirazlarının reddi yönünde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının ve davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm ve davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 05/10/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.