YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4561
KARAR NO : 2022/9093
KARAR TARİHİ : 20.06.2022
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01/12/2021 Salı günü davacı vekili Av. … …. ile davalı vekili Av. …. geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın davacının yolcu olarak bulunduğu araca çarpmasıyla oluşan kaza sonucunda davacının % 14 oranında malul kaldığını, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kazada % 75 kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL. tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 19/04/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini 93.467,05 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; kusur ve maluliyetin ispatı gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davanın kabulü ile 93.467,05 TL tazminatın 08/01/2019 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karara davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından, davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine; özellikle, ceza yargılaması sırasında alınan, oluşa ve dosya kapsamına uygun olarak düzenlenmiş 26/02/2018 tarihli rapordaki kusur oranlarının benimsenmesinin yerinde görülmesine; uzman doktor heyetinin düzenlediği raporla saptanan iyileşme süresine ilişkin geçici işgöremezlik zararının trafik sigortasının teminatı kapsamında olmasına; davalının temerrüt tarihi usulünce belirlenip faize karar verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin diğer tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nın 177/2. maddesindeki ıslah dilekçesinin tebliği konusundaki düzenleme, adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulmuş olup hassasiyetle üzerinde durulmalıdır. Anılan bu yasal düzenlemede, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Somut olayda; davalıya davacı tarafın ıslah dilekçesinin tebliğ edilmediği; davalının, ıslaha karşı cevap verme, savunmalarını yapma imkanından yoksun bırakıldığı görülmektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereği, davacı tarafın ıslah dilekçesinin davalı … şirketine tebliğ edilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma hakları ile hukuki dinlenilme haklarını kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Sözkonusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Davaya konu kazanın gerçekleştiği tarih (18/11/2017) itibariyle 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olup, davacının maluliyetinin bu yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gereklidir. Bu yönetmeliğin 2 nolu ek cetveli olan özür oranları cetvelinin “alt ekstremiteye ait sorunlarda özürlülük oranları” başlıklı 3.maddesinde ” … özürlülük hastanın mevcut durumuna göre belirlenmeli, kişi özrünün zaman içerisinde değişebilme ihtimali varsa rapor süreli olarak verilmelidir. Devamlı özürlülük raporu verilmeden önce, hastada iyileşmenin durduğu, son bir senedir herhangi bir düzelmenin olmadığı tespit edilmelidir. Alt ekstremitenin sürekli bozukluklarının değerlendirilmesinde anatomik, tanısal ve fonksiyonel yöntemler kullanılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından (davacının son tedavi işleminin yapıldığı tarihten yaklaşık 7 ay sonra) düzenlenen 20/11/2018 tarihli raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti % 14 olarak belirlenmiştir. Anılan bu raporun tanziminde 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ekindeki cetveller kullanılarak belirleme yapılması yerinde olmakla birlikte, davacının kazadaki sağ tibia ve sağ kalça kırığı nedeniyle oluşan alt ekstremite özür durumu için yönetmelikteki 1 yıllık süre gözetilmemiş ve bu hususta bir değerlendirme de yapılmamıştır.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacının yeniden muayenesi de yapılarak kaza nedeniyle maluliyeti oluşup oluşmadığı ve varsa maluliyet oranının, 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri ile ekindeki cetvellere göre belirlenmesi için, en yakın üniversite hastanesinin adli tıp anabilim dalı başkanlığından rapor alınıp oluşacak sonuca göre (maluliyet oranı bakımından davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
4-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Tazminat miktarının belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde (eski BK md. 43); hakimin, tazminatın kapsamı ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş, “Tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde (eski BK md. 44) de; zarar gören taraf zararı doğuran fiile razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına etkili olduğu ve zararı yapan kişinin durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminat tutarını indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmış; eğer zarar, zarar verenin hafif kusurundan doğmuş ve zarar veren, tazminatı ödemesi halinde yoksulluğa düşecekse ve hakkaniyet de gerektiriyorsa hakimin tazminatı indirebileceği belirtilmiştir.
Davaya konu edilen zararın doğduğu kaza anında davacı, aynı yaşlarda olduğu arkadaşının idaresinde bulunan araçta yolcu olarak bulunmaktadır. Araç sürücüsünün kaza anında 1,77 promil alkollü olduğu ceza dosyasından anlaşılmakta olup davacı, arkadaşı olan alkollü sürücünün aracına bilerek binmiştir. Alkollü sürücünün aracına binme nedeniyle davacı olayda müterafik kusurludur.Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan makul oranda, hakkaniyete uygun indirim gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davalı yanın müterafik kusur savunması hakkında sadece kask takmama yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
5-5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16/13. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5’i tutarında (maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla) olması gerektiği gözetilmeden, fazla vekalet ücretine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE; (2), (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; dosyanın hakem kararının saklanması kararını veren İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.