YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4248
KARAR NO : 2022/13585
KARAR TARİHİ : 02.11.2022
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalıdan trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair verilen karara davalı vekilinin itirazı üzerine, İtiraz Hakem Heyetince davalı tarafın itirazının reddine dair verilen 04.02.2021 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacı vekili; 03.03.2012 tarihinde davalıya trafik sigortalı aracın yaptığı tek taraflı kaza sonucu davacının yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6100 sayılı HMK md. 107/1 uyarınca şimdilik 100,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatının ve 50,00 TL geçici işgöremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, dava değerini 58.470,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince; davanın kabulü ile 56.187,00 TL sürekli iş göremezlik ve 2.283,00 TL geçici iş göremezlik olmak üzere 58.470,00 TL tazminatın 20.08.2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş; İtiraz Hakem Heyeti kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK 60.md uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198, 2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Somut olayda; kaza tarihi 03.03.2012 olup davacı taraf davalı … aleyhine 31.08.2020 tarihinde eldeki davayı açmış, meydana gelen trafik kazası nedeni ile davacının sunduğu Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ait 12.11.2019 tarihli raporda “pelviste ramus pubis kırığı olup konservatif tedavi olduğu, sol kalçasındaki eklem hareket açıklığının minimal kısıtlı olduğu, mezenter yaralanması nedeniyle yaklaşık 100 cm ince bağırsak rezeksiyonu olduğu ve yaralanmasına bağlı engel oranının toplam olarak %27 olarak belirlendiği” belirtilmiş; Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne ait 19.06.2020 tarihli Adli Kurul Raporunda da aynı arızaya ilişkin olarak (1 metreden çok kalın bağırsak rezeksiyonları) %10,1 maluliyet oranı belirlenmiş ve davacı tarafça bu raporla Sigorta Tahkim Komisyonu’na müracaat edilmiştir. Davacı vekilince müracaat sırasında gelişen durum iddiasında bulunulmamış, tek raporla başvuru yapılmış, davalı vekilince de süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. İtiraz Hakem Heyetince dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle zamanaşımı itirazı reddedilmiştir. Dava tarihi 31.08.2020 olup buna göre eylem için (TCK 89) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında, davanın açıldığı tarihte zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Açıklanan nedenlerle; olay tarihi ve dava tarihi dikkate alındığında KTK’nın 109/2. maddesindeki uzamış ceza zamanaşımı süresi içinde davanın açılmadığı gözetilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 02.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.