YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1850
KARAR NO : 2022/11563
KARAR TARİHİ : 05.10.2022
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalının 1999-2004 tarihleri arasında Doğantarla Belediye Başkanı olarak görev yaptığını, bu döneme ilişkin Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/236 Esas, 2008/43 Karar sayılı dosyası ile davalının zimmet suçu nedeniyle yargılandığını, ceza yargılamasında alınan 20.03.2007 tarihli bilirkişi raporunda, davalının 2000 yılında kepçe alınması için köylülerden 5.102,00 TL para topladığı, ancak topladığı bu paraları belediyenin hesabına yatırmadığı, 2002 yılında belediye adına ayçiçeği ekimden elde edilen hasılatın 2.442,00 TL’sini de belediye hesaplarına yatırmadığı ve bu şekilde kamu zararına sebebiyet verdiği belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydı ile toplam 7.544,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre 27.12.2012 tarihli duruşmada, dava taraflarca takip edilmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve üç aylık dönem zarfında taraflarca herhangi bir yenileme dilekçesi verilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kurum zararının rücuen tazmini istemine ilişkindir.
720 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlıklı 12. maddesinde “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.” şeklinde ve “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 13. maddesinde “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yine, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Tüzel kişilere ve ticari işletmelere tebligat” başlıklı 20. maddesinde “Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır. Bakanlıkların ve bunların teşkilatının, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idarelerinin, belediyelerin, köylerin ve özel kanunlarına dayanılarak kurulmuş bulunan teşekküllerle, şirketlerin, derneklerin ve vakıfların yetkili temsilcileri, bağlı bulundukları kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. Gerçek ve tüzel kişilere ait ticari işletmelerin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, ticari işletmenin o işlemde yetkili ticari temsilcisine yapılan tebliğ geçerlidir.”, “Tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 21. maddesinde “Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Görülmektedir ki hükümlerine yukarıda aynen yer verilen Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20. ve 21. maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine, yapılacağı öngörülmüştür. Eğer, tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir.
Hemen burada, davacı “Belediye Başkanlığı” olmakla, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Daire Yönetmelik’in 20. maddesi gereğince, onun adına tebliğe yetkili kimselerin kimler olduğunun, tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenmesine yönelik olarak 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun ilgili hükümleri de değerlendirilmelidir.
5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun, “Belediye başkanı” başlıklı 37. maddesinde, “Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usûllere göre seçilir. Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasî partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde bulunamaz.”;“Belediye başkanının görev ve yetkileri” başlıklı 38. maddesinin (a) ve (c) bentlerinde “Belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır; a) Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak. c) Belediyeyi Devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek veya vekil tayin etmek.”, “Yetki devri” başlıklı 42. maddesinde ise Belediye başkanının, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde, yöneticilik sıfatı bulunan belediye görevlilerine devredebileceği düzenlenmiştir.
Açıklanan bu yasal düzenlemeler ortaya koymaktadır ki belediye tüzel kişiliğini temsil ile yetkili kişi “Belediye Başkanı”dır ve görev ile yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde ancak “yöneticilik sıfatı bulunan” belediye görevlilerine devredebilir. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, yargı mercileri önündeki temsilin ne şekilde olacağı ve bunun yapılacak tebliğle ilişkisidir. Gerek gerçek kişiler gerek tüzel kişiler yargı mercileri önünde ya bizzat ya da Avukatlık Kanunu hükümleri de gözetilerek avukat sıfatı taşıyan vekilleri vasıtasıyla işlem yapabilirler.
Hemen belirtmelidir ki tebligat ile ilgili yasa ve yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca yasa ve yönetmeliğin hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Yönetmeliği’nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Anılan yasal düzenlemeler ve içtihatlar karşısında, tebligatı yapan memurun, öncelikle 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun 37. ve 38/c maddeleri gereğince belediye tüzel kişiliğinin yetkili temsilcisi olan Belediye Başkanı’na, olmadığı takdirde usulüne uygun şekilde yetkili kılınan Hukuk İşleri Müdürü ya da belediye avukatlarından birine tebligat yapması, bunlar yoksa veya tebligatı alamayacak durumda iseler bu durumu tebliğ evrakına şerh ederek hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine tebligatı yapması, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin belediyenin teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle görevlendirilmiş kimse olması gereğini göz önüne alması ve bunların da bulunmadığı halde ancak o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme tebligatı yapması gerekir. Daha da önemlisi tebliğ memuru, tebligatı yetkili temsilciye yapmama ve sıralı kişilere yapma nedenlerini de açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazmalıdır.
Somut olayda; davacı vekilinin, 23.08.2012 tarihinde Mahkemeye sunduğu vekillikten çekildiğine ilişkin dilekçenin, 11.09.2012 tarihinde davacı Belediye görevlisi zabıta memuruna tebliğ edildiği, 27.12.2012 tarihli duruşmaya davacı tarafın katılmadığı, aynı duruşmada mahkemece, davalı vekilinin davayı takip etmek istemediğine ilişkin imzalı beyanı alınarak dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve üç aylık süre boyunca taraflarca herhangi bir yenileme dilekçesi sunulmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili tarafından sunulan 23.08.2012 tarihli vekillikten çekilmeye ilişkin dilekçenin, davacı Belediye Başkanlığını temsil yetkisi olmayan zabıta memuruna tebliğ edilmesinin, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere ve yargı kararlarına aykırı şekilde usulsüz olduğu ve bu usulsüz tebligat nedeniyle davacı tarafın yeni duruşma gününden haberdar olmadığı anlaşılmıştır.
Şu durumda mahkemece, davacı tarafa usulüne uygun yeni duruşma günü tebliğ edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının hakları kısıtlanacak biçimde, usulüne uygun tebligat yapılmadan dosya işlemden kaldırılıp üç ay sonrasında da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 05.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.