Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2022/12839 E. 2022/14237 K. 09.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12839
KARAR NO : 2022/14237
KARAR TARİHİ : 09.11.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.04.2019 tarihli dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince verilen 11.10.2019 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

K A R A R

Davacı vekili; davalı şirkete trafik sigortalı aracın yaya konumunda bulunan davacıya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, sunulan rapora göre davacının engel oranının %12 olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili talebini, 64.943,03 TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmalık Hakem Heyeti tarafından, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın usulden reddine karar verilmiş; karara davacı vekili tarafından itiraz edilmiştir.
İtiraz Hakem Heyeti tarafından Uyuşmazlık Hakem Heyetince verilen karara davacı vekilinin yapmış olduğu itirazın kabulüne ve kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın kabulü ile sürekli iş göremezlik tazminatı 64.943,03 TL’nin 07.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı Ouick Sigorta Anonim Şirketi’nden alınarak davacıya ödenmesine
dair verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, İtiraz Hakem Heyeti kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nın 266. ve devamı maddeleri gereğince çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir, hükmüne yer verilmiştir.
Hakem heyetince, kaza ile ilgili olarak kusur raporu alınmaksızın karar verilmiş ise de; 2918 sayılı KTK’nın 83. maddesine göre düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı, tarafların kusurları bakımından hüküm kurmaya yeterli olmayıp, kusur oranlarının belirlenmesi önemli ve gereklidir. 6100 sayılı HMK’nin 266-287 maddeleri gereğince seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla, tarafların kusur durumlarının tespiti ile sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
16.09.2018 kaza tarihi itibari ile Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği yürürlükte olup davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 05.04.2019 tarihli rapor kaza tarihinde yürürlükte olmayan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmıştır. O halde; yukarıda açıklanan ilkelere göre kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre davacının maluliyet oranının belirlenmesi yönünde rapor alınması, maluliyet raporunda belirlenen oranlara göre aktüer raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. md. ve 19.01.2016 tarihli ve 29598 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13. fıkrasına “tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir” hükmü eklenmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 17/2. maddesinde ise “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birine hükmedilir” düzenlemesi yapılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; İtiraz Hakem Heyeti’nce davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT’nin 13. maddesi ve AAÜT’nin 17. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla, hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücretine karar verilmesi doğru olmamıştır.
5-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin hesap raporuna yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, (5) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin hesap raporuna yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 09.11.2022 tarihinde Üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Bu başvuru dava şartıdır(HMK 114/2).
Başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirildiğinin kabul edilebilmesi için hak sahiplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri sigorta kuruluşuna ibraz etmeleri zorunludur(2918 sayılı KTK 99).
Bu belgelerden birisi de cismani zarara uğrayan hakkında yürürlükteki mevzuat uyarınca hazırlanmış ve kesinleşmiş sağlık kurulu raporudur.
Somut olayda; Sigortaya başvuru öncesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınmadığı gibi alt ekstremiteye ilişkin arazlar bakımından sürekli iş göremezlik raporu düzenlenebilmesi için iyileşmenin durduğu tarihten itibaren 12 ay geçmesi gerektiğine ilişkin yönetmelik hükmüne de uyulmamıştır.
Açıklanan tüm bu sebeplerle kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre hazırlanmış bir sağlık kurulu raporu mevcut olmaksızın yapılan başvurunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. ve 99. maddelerindeki düzenlemenin hem lafzına, hem de ruhuna aykırı olduğunu, buna göre başvurunun usulden reddi yerine esastan kabulüne karar veren itiraz hakem heyeti kararının bu sebepten bozulması gerektiğini düşündüğümden aksi yönde tezahür eden çoğunluk görüşüne katılamıyorum.