YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9664
KARAR NO : 2021/4167
KARAR TARİHİ : 05.07.2021
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Silifke 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Davacılar … ve … vekilleri Av…. tarafından, davalı … aleyhine 07.06.2016 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 09.10.2018 günlü karara karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1. fıkra (b-1) maddesi gereğince esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen 14.01.2020 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacılar vekili, 31/12/2011 tarihinde davacılar desteği…ün sevk ve idaresindeki 33 KCA 86 plaka sayılı motosikletle geçirmiş olduğu tek taraflı trafik kazası neticesinde 25/01/2012 tarihinde hayatını kaybettiğini, müvekkillerinin ölenin oğlu ve eşi olduğunu, motosikletin 28/07/2011 tarihinde destek adına tescil edildiğini, ancak desteğin trafik sigortası yaptırmadığını, davalıya yaptıkları başvuruya olumsuz cevap verildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı … için 40,00 TL destek tazminatı ve 10,00 TL defin/cenaze giderinin, davacı … için 50,00 TL destek tazminatının davalıdan temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 31/05/2018 tarihli ıslah dilekçesiyle davacı … için talep ettikleri destek tazminatı ve cenaze/defin giderini toplam 157.626,29 TL’ye, davacı … için talep ettikleri destek tazminatını toplam 393,35 TL’ye yükseltmiştir.
../…
– 2 –
2021/9664
2021/4167
Davalı vekili, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsayan AXA Sigorta a.Ş tarafından tanzim edilen trafik sigorta poliçesi bulunduğunu, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, açılacak rücu davasıyla davacılara rücu edildiğinde alacaklı borçlu sıfatlarının davacı yanda birleşmiş olacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; desteğin yüzde yüz oranında kusuru ile tek taraflı kazanın meydana geldiği, davacıların desteğinin kusuruna denk gelen tazminat talebinin davalı … tarafından ödenmekle zorunlu olunan ZMMS poliçe teminatının kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Kaza yapan aracın ZMMS bulunmadığından Güvence Hesabına karşı dava açılmıştır. Öncelikle ZMMS sorumluluğunu değerlendirmek gerekecektir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Kaza tarihi itibari ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu … karşılayacaktır. Güvence Hesabının sorumluluğunun kapsamı ise kaza tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinden önce yürürlükte olan 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre, sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır.
Kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı
../…
– 3 –
2021/9664
2021/4167
amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. … Yönetmeliğinin 9. maddesinde ise; trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …’na başvurulabileceği öngörülmüştür.
Hemen belirtmelidir ki, hem işletenin hem de Güvence Hesabının sorumluluğu, hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
2918 sayılı Kanun’da zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir. 2918 sayılı Kanun’un “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı Kanun’un 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Bu durumda, işletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
../…
– 4 –
2021/9664
2021/4167
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Ancak işletenin 91. madde gereğince mali sorumluluk sigortası yaptırması gerektiği yönündeki bu düzenlemeye karşın yaptırmaması durumunda 3. kişilerin bedensel zararlarının karşılanması için … kurulmuştur. … Yönetmeliği’nin 9. maddesinde hesaba başvurulabilecek haller düzenlenmiş olup, düzenlemenin mefhumu muhalifinden bu haller dışında hesaba başvurulamayacağı anlaşılmaktadır.
… Yönetmeliği’nin “Hesaba Başvurulabilecek Haller” başlıklı 9. maddesi;
(1) Hesaba zorunlu sigortalara ilişkin olarak;
a) (Değişik ibare: RG-19/06/2009-27263) Sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için,
b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için,
c) Zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları için,
ç) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için,
d) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için başvurulabilir” hükmünü içermekte olup, hesaba başvurulabilecek bu haller tahdidi olarak sayılmış olup, bu haller dışında sorumlu olmayacağı anlaşılmaktadır.
Bu hükümle görüldüğü gibi tehlike sorumlusu …’nın sorumluluk kapsamı işletenin neden olduğu üçüncü kişilerin bedensel zararlarıyla sınırlamış olup, bunun dışında işleten veya sürücünün eşinin, usul ve fürunun veya yakınlarına ilişkin bir sınırlama yoktur.
Şu haliyle, anılan kişilerin ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise …’nın sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda teminat kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise yine … Yönetmeliği 9. maddesi kapsamında yer almakla Hesabın sorumluluğu kabul edilmiştir.
Somut olayda, davacılar, sürücü desteğin sevk ve idaresindeki motosiklet ile tek taraflı olarak yapmış olduğu trafik kazasında ölmesi sonucu aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasının olmaması nedeniyle Güvence Hesabından destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze/defin gideri talebinde bulunmuşlardır. ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 09/01/2018 tarihli rapora göre davaya konu trafik kazası sürücü murisin dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde seyretmesi neticesinde direksiyon hakimiyetini kaybedip devrilmesi sonucu tek taraflı olarak 31/12/2011 tarihinde meydana gelmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinin 2. fıkrasında (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. Maddesinin 1. fıkrasının 3. bendinde)
../…
– 5 –
2021/9664
2021/4167
düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendine (818 sayılı BK’nın 45. maddesinin 2. fıkrası) dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
6098 sayılı Kanun’un 53. (818 sayılı Kanun’un 45.) maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, 818 sayılı Kanun’un 45. maddesinin 2. fıkrasına (6098 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendi) göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve
../…
– 6 –
2021/9664
2021/4167
fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı).
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın desteğin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan destek zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Desteğin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan destek üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten (veya sürücü) murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek … Yönetmeliği kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteğinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın Hesap’tan talep edilmesi olanaklıdır.
Davacıların üçüncü kişi konumunda olduğu, talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu hem mahkemenin hem de tarafların kabulünde olduğu gibi, işletenin (veya sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararlarının … sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak … Yönetmeliği’nde açık bir düzenleme bulunmadığı da yukarıdaki açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Somut olayda da; yargılama sırasında hükme esas alınan kusur raporuna göre davacının desteği…ün tam kusuru sonucu meydana gelen 31/12/2011 tarihli trafik kazası sonucu destek vefat etmiştir. Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Kanun ve … Yönetmeliğine göre davalı …, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı …’nın sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nın 15.6.2011 tarihli ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nın 22.2.2012 tarihli 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı ilamları uyarınca)
Bu durumda, yukarıda açıklanan gerekçeler ışığında, davacıların, davalı … Hesabından destek tazminatı talep etme hakkı bulunduğundan, ilk derece mahkemesince toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, bu karara karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 05/07/2021gününde oybirliğiyle karar verildi.