Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2021/8235 E. 2022/2176 K. 10.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8235
KARAR NO : 2022/2176
KARAR TARİHİ : 10.02.2022

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tahkim davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 18/01/2013 tarihinde davalının trafik sigortacısı olduğu araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin karıştığı tek taraflı trafik kazası neticesinde yaralandığını belirterek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik ile 1.000,00 TL bakıcı giderinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş,talebini 82.085,81 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, başvurunun reddini savunmuştur.
Sigorta Hakem Heyeti tarafından, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; başvurunun kabulüne karar verilmiş; karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir.
Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından itirazın reddine dair karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Yine 6100 sayılı HMK’nın kesin hükmü düzenleyen 303. maddesinde “(1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir…” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı kanuna göre kesin hüküm itirazı dava şartlarından olup 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi gereği dava şartının her zaman ileri sürülmesi mümkündür.
Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını ve malul kaldığını, zararın tazmini amacı ile davalı … başvuru yapıldığını, yapılan başvuru neticesinde davacıda oluşan maluliyet oranının %25 olarak tespit edilerek bu oran üzerinden davacıya ödeme yapıldığı,davacı tarafından maluliyete ilişkin alınan ikinci raporda ise bu kez davacının maluliyet oranının %39 olarak tespit edildiğini açıklayıp maluliyet oranındaki bu artış sebebine ilişkin maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının başvuru neticesinde %25 maluliyet oranına göre ödeme yaptığı, ödemenin eksik olduğu gerekçesi ile davacı tarafından Hakem Heyetine başvuru neticesinde STK 2015.E.4570 Esas sayılı ile 2016.E.8554 Esas sayılı dosyalarının açılarak tazminata hükmedildiği ve davalı tarafından hükmedilen tazminatların ödendiği,eldeki başvurunun ise kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiği savunmasında bulunmuştur.
Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir.
Trafik kazası sonucu yaralanmalar nedeni ile ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacaktır.
Gelişen durumun varlığı halinde gelişen durum yönünden yeniden dava açılabilmesi mümkündür. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği gerçek zararın tespiti açısından önemlidir.
Dosya kapsamından, davacının tedavisinin devam ettiğine, yeni ve gelişen durumlar nedeni ile tıbbi müdahale yapıldığına ilişkin bilgiler bulunmamaktadır. Maluliyete ilişkin raporda da gelişen durum olup olmadığı ve bunun sebebi açıklanmamış, maluliyet oranının %39 olduğu belirlenmiştir.
İtiraz Hakem Heyetince, aynı mağdur için aynı arazlar sebebiyle aynı evraklar incelenerek farklı maluliyet oranına ulaşılmış olmayıp, ilk rapor tarihinden yaklaşık 4 yıl sonra, sonraki tarihli muayene, teşhis ve tedavi raporları da incelenmek suretiyle ilk rapora göre yaklaşık % 14 oranında artışın olduğu görüldüğü,tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, hükme esas alınan %39 oranında davacının maluliyetini gösterir Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan raporda, ilk rapordan sonra davacının maluliyet oranının arttığı sonucuna varıldığı kabul edilerek davalının itirazları reddedilmiştir. Her ne kadar İtiraz Hakem Heyetince davacının maluliyetinin kazadan sonra gelişerek arttığı kabul edilmişse de bunun belirlenmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirmekte olup hükme esas alınacak raporda belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre,davacının tedavisine ilişkin tüm belgeler, 21/11/2014 tarihinde yapılan ödemeye ilişkin hasar dosyası,STK 2015.E.4570 Esas sayılı ile 2016.E.8554 Esas sayılı dosyaları getirtildikten sonra; 26/11/2018 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda maluliyet oranının % 39 ve davadan önce alınan (davalının ödemesine esas kabul ettiği) 25/09/2018 tarihli raporda ise maluliyet oranının %25 olarak belirlendiği, iki rapor arasında maluliyet oranları bakımından fark bulunduğu dikkate alınarak, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ile oran farklılığının maluliyette artış olarak kabul edilip edilemeyeceği,davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği/erdiği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, davacıdaki maluliyet oranındaki artışın kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı, maluliyet oranının artışında davacıya da izafe edilebilecek bir kusur bulunup bulunmadığının, maluliyet oranındaki artışın nedenlerinin denetime açık şekilde belirlendiği Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği hükümlerine göre rapor alınması ile oluşacak sonuca göre HMK 303.maddesi değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/01/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.