YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6363
KARAR NO : 2021/8899
KARAR TARİHİ : 22.11.2021
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-2 maddesi gereğince arabuluculuğa başvuru dava şartı olduğundan açılan davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkiline zorunlu trafik sigortalı, davalıya ait aracın ehliyetsiz sürücünün idaresinde iken trafik kazasına karıştığını, kazada dava dışı Barış Alataşlı’nın öldüğünü, ölenin hak sahiplerine müvekkilince 86.901,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava dışı kişilere ödenen 86.901,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının ödeme tarihi olan 12/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsilini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, arabuluculuk dava koşulunun bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın usulden reddine karar verilmiş; anılan karara karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sebebiyle dava dışı şahıslara zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı, davalıya ait aracın ehliyetsiz sürücünün kullanımında iken karıştığı trafik kazasında oluşan hasarın müvekkilince karşılandığını açıklayıp zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesi kapsamında ödediği tazminatı sigortalısından rücuan talep etmiş, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sigorta sözleşmesinden kaynaklandığı, davanın konusunu oluşturan
… 6102 Sayılı TTK’nın 1453 ve devamı maddelerinde mal sigortaları başlığı altında düzenlendiği, bu durumda davanın tüketici mahkemesinde görülmesinin ya da sigorta şirketinin davacı veya davalı olmasının arabuluculuk yönünden dava şartı niteliğine bir etkisinin bulunmadığı ve arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu, dosya kapsamı itibariyle dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğuna ilişkin herhangi bir kaydın yer almadığı ve sunulmadığı, bu haliyle arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
28/11/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde belirtilmiştir. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
Yine Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda; davacı vekili, davalının sigortalısı olduğu aracın karıştığı kaza neticesinde zarar görenlere poliçe kapsamında ödeme yaptığından bahisle yaptığı ödemelerin zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesi genel şartlarına aykırılık sebebiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir. Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı trafik sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Davalı gerçek kişidir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işlemi olup, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinde, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk süresine ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre eldeki davada uygulanacak olan kanun; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun olduğundan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenen 73/A maddesi ile arabuluculuk, zorunlu dava şartı olarak düzenlenmiştir. Anılan düzenlemenin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenme tarihi ise 22/07/2020 tarihidir. Eldeki davanın açılış tarihi 10/01/2020 olup dava tarihi itibari ile tüketici davalarında arabuluculuk zorunlu dava şartı olarak düzenlenmiş değildir.
İlk derece mahkemesince ve Bölge Adliye Mahkemesince davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Özetlenecek olursa, 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiş ise de eldeki dava ticari dava olmayıp tüketici davası olduğundan somut olayda zorunlu arabuluculuğa ilişkinuygulanması gereken yasal düzenleme 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi olmayıp uygulanması gereken düzenleme; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/A maddesidir. Bu maddenin yürürlük tarihi ise 22/07/2020’dir.
Buna göre dava açıldığı tarihte zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı yürürlükte olmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, işin esasına girilerek karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 22/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.